O benim işte.
1977 haziranında askerden geldim.
Şırnak ŞENOBA'dan.
16 ay hiç sivil görmedim.
Gelir gelmez gazete bayiindeyim.
Yeni devir alacağım.
Erdem bayazıt.
Akif inan.
Sadık Albayrak.
Daha pek çok yazar orada yazıyordu.
Bizim camianın cumhuryetiydi yeni devir.
Forum köşesi vardı gazetenin.
Oraya yazı gönderiyordum ara sıra.
Siyasetin ve anarşinin hızlı zamanı.
Derken akıncılara Hasan seyithanoğlu geldi.
Hayatımda dinlediğim ve unutamadığım hatiblerden biridir kendileri.
Kabri cennet olsun inşallah.
Balarbaşı münhaldi o günlerde.
Orada göreve başladım.
Zembilli mahallesindeydi camim.
Dışarıda bir mahalleydi.o zamanlar zembilli.
Siyasetin hızlı günleriydi.
Kendimi mücadelenin tam ortasında bulmuştum.
Hutbelerimi kendim hazırlıyordum.
Şimdi düşünüyorumda, pek hutbe denmezdi galiba.
Parti miting konuşması kıvamında gibiydiler.
Allahım beni affetsin.
Yoğurdu yumruğumuzla yediğimiz günler.
Anarşi sebebi ile günde yirmi küsur kişinin can verdiği günler.
Bir yıl sonra siyahser büyük camiye geçtim.
Üç yıl orada görev yaptım.
Seksen ihtilalinde oradaydım.
Dikbasan, attariye sekizer ay oralarda görev.
Tekrar bağlarbaşı.
O zamanlar öyleydi.
Attariyeye Sıvacı hoca göndermişti meselâ
Dikbasana ilhan Aydın götürmştü.
Ağa değirmeninin orada oturuyorum, attariyede görev yapıyorum.
Yirmi beş yıl bir aydan emekliyim. Yılda iki defa sabah namazına uyanamadığım belki olmuştur.
Kendimi övmüş gibi oldum belki.
Ama o günün murakıbları sağlar sorulabilir.
Hasılı tekrar bağlarbaşındayım.
Doksanlı yıllar.
Siyaset kaldığı yerden devam.
Sanayiden, çarşıdan cuma cemaati yoğunluklu.
Zembilli sol ağırlıklı, ama onlarda gelirdi.
Ülkücü kesim ve refah cemaati.
Camiyi aynı ölçülerde büyüttük.
Daha doğrusu doğu yönüne ilave yaptık.
İki katı cemâate cevap verir oldu.
Cumanın birinde şehrin iki milletvekilide etrafıyla beraber cumadalar.
Particiydim belki, ama tarafsızdım.
(Nasıl oluyorsa)
Benim şimdi aldığım seçmeli ama zorunlu formasyon dersim gibi.
Her neyse.
Belki kendi tarafıma daha fazla yükleniyordum.
Bana göre doğrusuda oydu.
Öyle ya bir aile reisi öncelikle kendi evini düzene sokmalıydı.
Hüseyin Şimşek (müftümüz) hoca bir gün cumaya gelmiş.
İlave bölüme oturmuş.
Benim göremediğim bölüme.
Hutbenin sonuna doğru, müftü bey eski bölüme geldi.
Yani Karasakal tabiri ile bıyık bıyığa geldik.
Cumadan sonra eve gitmedim.
O zamanlar cep telefonu yok.
Yani bizlerde yok.
Akşam hatun, müftlükten arandığımı
söyledi.
Pazartesi müftü beyin huzurundayım.
Müftü bey bu şehrin gördüğü en asabi müftüsüydü.
Bana nasihatte bulundu.
Caminin ilave bölümü, hemen hemen tamamen Sanayi kalfasından oluşurdu.
Hocam onların camiye gelmesini çok beğendiğini söyledi.
Ancak çok hızlısın dedi.
Sen bu milleti bilmezsin.
Cömertsin derler, maldan ederler.
Yiğitsin derler candan ederler.
İçeri düşersen yanında Kimsecikler olmaz dediler.
Biliyorum hocam deyip, teşekkür edip çıktım.
Yirmi beş yılım dolunca.
Müftü hocam izindeymiş, emeklilik dilekçemi verdim.
Bir yıl sonra bir Avrupa'lı yurttaşımız müftü bey'e varır.
Almanya'da olduğunu,
diyanetçi cemaatin cami yetkilisi olduğunu ve bir emekli imam aradığını söyler.
Şimşek hoca derki:
Ben izindeyken emekli olmuş, Mustafa Uysal var, giderse onu götür.
24 ay Almanya'da görev yaptım.
Şimdi 73 yaşımdayım.
Öğrenciyim biliyorsunuz.
Geriye dönüp bakıyorum da.
Günlerin getirdiğini yaşıyor insanoğlu.
O gün öyleymiş.
Ve Hüseyin Şimşek hoca haklıymış.
Yaşadığım bir olayda, herkes sokak değiştirdi.
Günümüz insanının davası, ideolojisi kalmamış.
Varsa yoksa menfaat.
Bereket azraile güç yetirebilen yok.
Rabb'im bizi istikamet üzere olanlardan eylesin.
Kalın sağlıcakla.
Mustafa Uysal
KMÜ İlahiyat Fakültesi
2/A 009