En geç saat sekiz oldumu ayaktayım. Gökçe'de, evimin dört bir yanı inşaat. Duvarcılar, kalıpçılar, demirciler, sıvacılar, sıhhi tesisatçılar, elektrikçiler... Ekiplerden biri geliyor diğeri gidiyor. İş makinalarının gürültüsü de cabası...
Bu yıl buna katlandık. Seneye böyle olmayacak. Çünkü Aralık sonuna kadar bu evlerin bitmesi gerekiyor, yoksa devlet arsalara el koyacak deniyor. On yılda ev yapmak şartıyla dağıtılmış.
Bir taraftan da televizyondaki sabah haberlerini dinliyorum. Ne Ümit Özdağ'ın açıklamaları, ne Buğra Kavuncu'nun savunmaları bu insanların umurunda değil. Ne Antalya limanının Katarlılara satıldığını söyleyen spikeri duyuyorlar, ne de Saraya milyonlarca liralık lüks araç alınacağını söyleyen gazete haberini duyuyorlar. Katar'ın iki katı büyüklüğündeki vatan topraklarımızın Katarlılara satıldığından da habersizler.. Buğday ve mısır ithalatında gümrük vergisinin sıfırlandığını(Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile), bu gelecek buğdayların bir bölümünün Suriye'ye ve Araplara hibe edileceğini söyleyen haberi de duyamıyorlar.
Olsun varsın... Onlar işlerini yapıyorlar, para kazanıyorlar ve mutlular. Ben de bu emekçi insanların mutluluğunu görüp mutlu oluyorum. Emekçiler iş bulabilmeli ve emeklerinin karşılığını alabilmelidirler. Toplumsal huzurun temel dayanaklarıdan birisi de budur. Çalışmak, üretmek, kazanmak,,harcamak... Ekonominin çarklarının dönmesi... Burası çok önemli! Dolardan yana başını çevirmeyen Maliye Bakanı değil, bu çalışan ve üreten insanlar düze çıkarır ekonomiyi.
Haberlere gelince hâlâ devam ediyor. Haberleri sevmiyorum içimi karartıyorlar. İyi ki Karabağ'dan gelen güzel haberler var. Zafer haberleri...
Yorumlar
Kalan Karakter: