İki defa aynı kelimeyi tekrarlamadım.
Birinci tahliye Elif-Ba daki noktalı Ha; ikinci tahliye noktasız Ha dır.
Birinci tahliye dilimizde ve Hukuk dilinde kullanılmaya devam ediyor.
“Hâkim, tahliye kararı verdi”
“Evi tahliye etti” yani boşalttı” deriz.
İkinci tahliye pek kullanılmaz; süslemek, tatlandırmak… manalarınadır.
Görünüşe Değil Kalbe Yönelmeli.
Kalbimiz, canımız, ruhumuz dediğimiz ve bizim özümüzü ifade eden benliğimizin dış dünyada görünmesi tenimizledir.
Tenimiz içinden de en fazla yüzümüzden görünür içimiz.
Tebliğ’de dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de, hedefe ulaşabilmek için, muhatap olunan kişilerle arkadaşlıklar, dostluklar, kurarak kendinizi tanıtınız.
Önce söz vardı, ama ondan önce sözün söyleneceği öz vardı.
Ondan önce de Kelamın sahibi vardı.
İlk iş kendimiz, İslam’a uygun örnek bir hayat yaşamamız gerekir.
İkinci iş, onu kötülüğe yönelten insanları çevresinden uzaklaştırmaktır.
Yani kanından bedeninden, teninden, o pisliğin havasını atmak tahliye etmek gerekiyor.
O atıldıktan sonra, yerine imanlı, güzel, edepli, vicdanlı insanlarla yar olup yarenlik ederek Tahliye/süsleme işlemi yapmalı.
Hani bizim bir kelime-i tevhidimiz var ya: “La ilahe illallah.” İşte, “La ilahe” bölümü, iç ve dış temizliğidir.
İşte ‘La ilahe’ böyle bir şeydir; insanı pisliklerden arındırma bölümüdür. ‘İllallah’ ise, arınmış olan gönül veya bedeni, İslâm ile süsleme ameliyesidir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) de Mekke insanına ilk defa tebliğ ettiği şey: Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmeleri idi. O’nun her yerde hazır ve nazır olduğunu ve kendisinin de, Allah (c.c.)’ın elçisi olduğunu kabul etmelerini istiyordu.
Hani çocukluğumuzda ne güzel öğretmişlerdir: “Allah vardır, birdir, şeriki ve nazırı yoktur. (yani ortağı ve benzeri yoktur.) her yerde hazır ve nazırdır. Her yerde vardır ve her şeyi görmektedir. Hazır ve nazır O’ dur.
Günümüzde ilahlık taslayan insanlarda aynı sözü söylüyorlar.
Bir zamanlar, Rabbimiz, Musa aleyhisselamı Firavun’ a tebliğ için gönderir:
17 Firavuna git. Çünkü o azdı.
18 (Ona) söyle: "Arınmak ister misin?"
19 Seni Rabbinin yoluna götüreyim ki (azabından) korkasın.
20 (Musa) Ona en büyük âyeti gösterdi.
21 O, hemen yalanladı ve isyan etti.
22 Sonra koşarak geri döndü.
23 (Halkını) topladı ve bağırdı!
24 "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi.
25 Bunun üzerine Allah onu hem âhiret ve hem de dünya cezasıyla cezalandırdı.” (Naziat süresi ayet 79/18-25)
Firavun, “Sizi terbiye eden, size kanun koyan, sizi yöneten benim” dediği gibi, günümüzde de aynı ‘Rab’lık iddiasında bulunan insanlar vardır.
“Dünyanın her yerinde uydularımla seni görür, bulur yakalar ve döverim, ekonomik ambargo koyar seni rızkını keserim, yardım eder seni beslerim” diyerek meydan okuyorlar.
Ne demektir bu?
‘Senin yönetimin, bana aittir’ diyor. Yani senin nasıl hareket edeceğini, senin kurallarını ben koyarım, benim kurallarım geçerlidir, senin kuralların bile benimkine ters olmamalıdır” diyorlar ve böylece bu kişiler Rablık iddiasında bulunuyorlar.
İşte Mümin de her sabah “La ilahe illallah, Muhammedün Rasülüllah” derken, hürriyetini ilan ediyor.
Senin hazır ve nazır olduğuna inanmıyorum. Sen, dediğin gibi değilsin.
Sen bizi korkutmak için bunu böyle diyorsun, diyoruz ve vakıada da öyle olduğunu görüyoruz.
Peygamber Efendimizin insanlara ilk öğrettiği Kelime-i Tevhiddir.
Yalnız efendimizin değil, bütün Peygamberlerin insanlara öğrettiği, yalnız Allaha ibadet etmeleri, O’nun hiçbir kişiye veya kuruluşa kulluk yapmamaları idi.
Bütün Peygamberlerin insanlara tebliği budur. Onun için Yunus Emrede:
“Dört kitabın manası La ilahe illallah” der.
Yani, İncil’in, Tevrat’ın, Zebur’un, Kur’an’ın Hülasa özeti “Lailahe illallah” Kelime-i Tayyibesini söylemek ve ona inanmak ve o doğrultuda hareket etmektir.
Kuran-ı Kerimden Peygamberlerin hayatını okuyacak olursanız, Ayeti Kerimelerin hepsi ümmetlerine, Allah’tan başkalarına ibadet etmemelerini emreder.
Peygamber Efendimizin de yaptığı budur.
Günümüzde bizim yapacağımızda bu olmalıdır.
Yani arkadaşınıza baktınız ki, elbisesi ve giyimi değişik, saç modeli değişik.. Bu beni hiç ilgilendirmez, dostluğuma da mani olmaz.
Biz, kişilerin ırkına, rengine, servetine, şöhretine bakmayız.
Bizi, ilgilendiren şey onun İslam dinine göre iman etmesi ve amelini/eylemini ona göre yapmasıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: