Cehenneme doğru akan inkâr selinin önüne, kâfirlik fırtınasının karşısına, “La/hayıır, yooo” diye çıkmak, Firavun, Nemrut, Ebucehil, Trump, Putin, Şi… gibi çağdaş putların kendi koydukları kanunlar köprüsüyle çıkarları uğrunda yakmadık insan, yıkmadık yuva bırakmayanlara, “İllallah/Allah’tan başka yaratan, yaşatan, yöneten, donatan… yoktur” diyen Müslümanların özelliklerini Rabbimiz bize bildiriyor:
“Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse Allah öyle bir kavim getirir ki,
Allah onları sever,
Onlar da Allah'ı sever.
Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar,
Allah yolunda cihat yaparlar ve kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu boldur, O her şeyi bilendir.” (Maide süresi ayet 5/54)
Kendimizi kontrol edelim; uykularımızda en fazla neler görürüz?
Uyanıkken ağzımızdan çıkan kelimeler ve konuşan kaş, göz, dudak, el hareketleriyle en fazla neyi anlatırız?
Üzerinde en çok konuştuğunuz şey nedir?
İşte o, üzerinde çok konuştuğunuz şey, ya çok sevdiğiniz veya çok korktuğunuzdur.
Sevgi de, korku da, korkan da, korkutan da yaratılmıştır.
Allah’a olan sevgimiz, kâfirin o çok sevdiği insana olan sevgisinden çok daha fazla olması gerektiğini Rabbimiz bize haber veriyor:
“İnsanlar arasında, Allah'tan başkasını O’na ortak koşanlar ve onları Allah'ı sever gibi sevenler vardır. İman edenlerin Allah'a sevgisi ise daha kuvvetlidir. Zalimler, azabı görecekleri zaman bütün güç ve kuvvetin şüphesiz Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın gerçekten çetin azaplı olduğunu keşke (Bu dünyada iken) bilselerdi.” (Bakara süresi ayet 2/165)
Allah’ı seviyorsak, Allah’ın dediklerini tutacağız,
Allah’tan korkuyorsak, yasaklarından kaçınacağız.
Allah’ın yarattığı put insanların dediğini tutup, verdiğini yuttuktan sonra “Ben Allah’ı çok severim” demenin anlamını düşünelim.
Allah’ın emir ve yasaklarına uyarken, çevremizden gelecek ayıplamalardan korkmamak gerekir.
Bulunduğu sitedekilere uyabilmek için, içkinin en pahalısını alıp, lavabosuna döküp, şişelerini kapıcı alsın diye kapının önünde herkes görsün diye dizenlerin vay haline.
Bulunduğu toplantıda mücahit bir Müslüman’ın aleyhinde konuşulurken ayıp olmasın, beni de öyle düşünür saymasınlar diye ağzından salyalar akıtanların vay haline...
Söylediği her sözün veya doğru hareketin hak olduğuna inandığı Müslüman birinin söyledikleri ve yaptıkları için “Zamanı mıydı?” diyerek onun yanında olmadığını ve onu ayıpladığını anlatmaya çalışanlar, iç dünyalarında cehennemi yaşamaya başlamışlar bile.
Dini makamlardan birinde olanı en iyi tanıyana sordum, “Yönetmelik, Allah’ın ayetine ters olsa ne yapar?” dedim. “Üzülerek daha iyi hizmet yapabilmek için yönetmeliğe uyar” dedi.
Rabbimiz buyurur:
“Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, düşmesinden korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız evler, size Allah’tan Rasülü'nden ve O’nun yolunda cihattan, daha sevgili ise o halde Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fasık topluluğa hidayet vermez.” (Tevbe süresi ayet 9/24)
Davanızdan vazgeçmeniz için önünüze devlet, servet, şehvet ve şöhretle dokunmuş halılar sererler, altın, yakut, mercan, inciyle süslenmiş koltuklar koyabilirler.
Bilelim ki bunlar, önce İslam’dan kaydırma aletleridir, sonra cehenneme fırlatma mancınıklarıdır.
Sevgili Peygamberimize, bunlar teklif edildiğinde bizim ifademizle elinin tersiyle itivermiş ve o teklif ettiklerinin hepsini Rabbinin yolundan giderek kavuşmuştur.
Mekke’nin yönetimine,
İslam devletine,
Dünyada hiçbir insanın sahip olamadığı şöhrete sahip oldu.
Her gün milyarlarca Müslüman namazın içinde ve dışında ona salatü selam getirirler.
Dünyada, iki milyon camide, beş vakit namaz öncesinde, “Eşhedü enne Muhammeden Rasülüllah/Ben, Muhammed’in, Allah’ın Rasülü olduğuna şahitlik yaparım” diye en güzel ve gür sesle ilan ederler.
Bu kadar şöhrete sahip olan başka biri yoktur.
Dünyada bütün bu devlet, servet, şehvet, şöhrete boyun eğmeyecek adam gibi adam/rical/yiğit mutlaka vardır.
Bunları elinin tersiyle iten (rical/kadın ve erkek) yiğitlerimize bu sefer korku damarından girerler.
En sevdiğiniz anneniz, babanız, çocuklarınız, kardeşleriniziniz, eşiniz ve akrabalarınıza zarar vermekle korkuturlar.
Ne yaparsınız?”
“Bu HAMAS mücahitlerini saklama görevi sana verildi. Bu akşam filan sığınağa getireceksin. Yapmazsan, filan okuldaki oğlun veya kızın, filan sokakta oturan annen ve baban yok edilecektir” deseler ne yaparsınız?
Allah’ı, Rasülü’nü ve kâfirlerin cehenneme sevk ettikleri milyarlarca insanın önüne geçip onları uyarmak,
“Bu put insanlar, sizi cehenneme sevk ediyorlar” diyerek onları İslam’a davet etmek,
O yolda ölmeyi en yüksek şehitlik makamı bilip ona göre hareket etmek olan cihadı sevenler,
Ecel gelmeden kimse ölmez, ölemez, öldüremez,
Allah’ın taksim ettiği maişeti kimse kesemez inancına yürekten inananlar şöyle derler:
De ki: "Bize ancak, Allah'ın yazdığı isabet eder. O, bizim Mevla’mızdır. Mü'minler ancak Allah'a tevekkül etsinler.” (Tevbe süresi ayet 9/51)
Yorumlar
Kalan Karakter: