Bir süredir Karaman’da Uyanış gazetesine yazı gönderiyorum.
Gazetenin sahibi Ahmet Küçükcicibıyık çocukluk arkadaşım, Ticaret Lisesi’nde aynı sırayı, Ankara’da aynı evi paylaştığım arkadaşım.
Daha sonra meslektaşım, can dostum. Çocuklarımın Cici amcası.
Bizi tanıyanlar, “3 Ahmet’ler” diye takılır. Ahmetlerin üçüncüsü Ahmet Çelik’tir.
Hürriyet gazetesinde çalıştığım yıllarda ve Anadolu Ajansı’nda yöneticilik yaptığım dönemde masamda yığılı onlarca gazete ve derginin arasında önceliği Uyanış’a verirdim.
Uyanış News veya Karaman Post dediğim Uyanış’a mutlaka göz atardım.
İbrahim Ünal’ın kısacık, ama keskin zeka ürünü yazılarının hastasıydım.
Bu yazılardan yaptığım alıntılar, o tarihlerde en çok okunan gazetenin, en renkli köşesi Bir Günün Hikayesi’nde yayımlanırdı.
Bu köşeyi yıllarca yöneten kişi, şimdi cezaevinde olan, benim sevdiğim yazarlar ve mertliğine gıpta ettiğim insanlar arasında olan Ahmet Altan’dı.
Uyanış Karaman’ın değeri.
İlk yazımı basılı gördüğüm kıymeti.
Şimdilerde adını hürmetle andığımız büyüklerimizin alın teri.
Yazı heveslisi, şiire tutkulu gençlerin kapısı.
Uyanış güzellemesini bir başka güne bırakalım.
Bu gazetenin kurucusu Kadir Mangırcı, emekçisi Sami Abi idi.
Salı sabahı (12 Haziran) Uyanış gazetesinin sitesini açtığımda, mahcup yüz ifadesiyle çekilmiş fotoğrafının yanında “Sami Mangırcı Hayatını Kaybetti” yazısını gördüm.
Öylece kaldım. Yataktayım, cep telefonu elimde, ekranda Sami Abi’nin mütebessim hali.
Yıllar önceye gidiyorum. 16-17 yaşlarıma. İmam-Hatip’ten ayrılmışım. Bu okulu dağıtmaya ant içmiş, öğretmenlik vasfını asla kazanamamış bazı çapsızlara çocuk aklım ermiyor.
Benim gibi, aynı sebeplerle İmam Hatip’ten ayrılan onlarca öğrenci Ticaret Lisesi’ne kayıt yaptırıyor.
Ticaret Lisesi’nde her şey kolay; dersler, arkadaşlıklar, öğretmenle yakınlık.
Derslere dışarıdan, ücretli öğretmenler geliyor. Hepsi de Karamanlı ve bizim abilerimiz. Üstelik çok yakışıklılar.
Kimler yok ki; Şahin Yıldız, Ömer Mavili, Şıhali Yalçıner, Sami Mangırcı.
Bu “abiöğretmenlerimiz” Karaman’da mesleklerine adım atarken, bizlerin kalbine ve zihnine de demir attılar.
Her birini hoş duygularla ve minnetle anarım.
Sami Abi ile tanışıklığımız Ticaret Lisesi’ne başladığım aylarda oldu. İstanbul’da gazetecilik okumuş (Sanırım Karaman’ın gazetecilik okuyan ilk öğrencisi) ve Mehmet Şevket Eygi’nin efsane gazetesi Bugün’de çalışmış.
O günlerin hasretini hep çekti, gönlündeki işi gazetecilik yapmaktı. Bunları Ankara’dan Karaman’a geldiğimde, ziyaretine gittiğimde, bana uzun uzun sarılıp, şefkatle baktığı gözlerini üzerimde gezdirdikten sonra başlayan sohbetimizdeki ses tonundan biliyorum.
“Abi”, derdim, “İstanbul’da olacaktın. Şimdi bir gazetenin yönetmeni ve köşe yazarıydın.”
Nostalji kokan mimiklerle, “Karaoğlan, kader. Niye Karaman’a döndüğümü biliyorsun” diye yanıt verirdi.
Üniversite yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’ne devam etmiş, 12 Mart’ı görmüş, heyecanlı bir karakterdi. Son gördüğümde (geçen yıl Temmuz’da) çok yorgundu ama heyecanı diriliğini koruyordu.
Erbakan’ın Milli Selamet’le siyasette fırtına estirdiği yıllardı. Sami Abi, hatırladığım kadarıyla, İskenderun Demir Çelik’te basın görevlisi olarak bir kaç ay çalıştı, yine Karaman’a döndü.
Ahmet Çelik, Mehmet Kodabey, Sami Küçükoğlu, Süleyman Küçüker, Rafet Kaptan, Esat Aköz başta olmak üzere bir ekip, Sami Abi’nin ilk “müritleri!” olduk.
Ev toplantıları yaptık, geyik yaptık, siyaset yaptık. Yunus Emre’de sabah, her seferinde farklı camilerde yatsı namazları kıldık. Bütün bunlar bize bilinç kazandırdı. Dostluk, sevgi, saygı, ölçü kavramlarıyla tanıştık.
Sami Abi meslek aşkını Uyanış’la sürdürdü. Siyasi içerikli yazılar yazdı. Bir ara çok kitap okudu. Okuduklarını anlatmayı da sevdi. Sevgi doluydu, açtığı kitap evini, kırtasiye dükkanını, çay ikram etmeden göndermediği genç arkadaşlarını, büyüklerini, ilk arabası Anadol’u, bahçesini, evini.
Eşini çok sevdi, hastalığında bakımını yaptı, çocuklarını çok sevdi, kişilikli yetiştirdi.
Ben de onu çok sevdim. Hafızamın derinliklerinden “Sami Abi Dosyası” çağırdım. Ne çok şey çıktı.
Başlıklardan bir bölümünü paylaşmak isterim:
Milli Görüş, MTTB, gazetecilik, gençlik, samimiyet, şefkat, Red Kit tarzı saçlar, heyecan, İstanbul’da çay, İstanbul’da balık, Sertavul’da piknik, Konya’da tandır, Anadol’la yolculuk, kış geceleri arabaşı, Kadir Mangırcı, Akif Akyüz, Mahmut Toptaş, Muzaffer Can, Refah, Ak Parti, Ankara dönüşü, buluşma mekanı, Cumhuriyet Parkı, şimdilerin 7 güzel adamının ilk dergileri Edebiyat, gevrek gevrek gülüş, abiler, abiler.
Yazımı yazdığım sırada, dostların ve yakınların sana son görevlerini yapıyor, hakkını helal et, yetişemezdim.
Biraz göz yaşı, biraz dua. Bir de bu veda yazısı. Kabul buyur Sami Abi.
Cenazeye gidememenin en ağır yanı, aynı hisleri paylaşacağın dostlarından uzak olmaktır. Acıyı pay etmeden taşımak ağır oluyor.
Çocukların İsmail, Yunus, Selman’a sabır dilerim.
Karaman en kibar insanlarından birini kaybetti. Başımız sağolsun.
Mekanın cennet olsun.