Gül bahçesinin goncası, yaralı kuşun
kanadı, bestenin güftesi, geceyi ıslatan annenin gözyaşı, denizin dalgası,
mevsimlerin hüznü, dostlukların en güzeli,
vefa, erdem, nostalji, umutsuz aşklar, unutulmayan sevgililer...
İşte bunlar şairin mirasıdır. Sadece
yakınlarına değil,
duygusal insanların hepsine.
Şair ince, hassas, zarif tavırlarıyla,
duygulu, içtenlikli
ruh haliyle gönül
sarayımızı donatır. Şair, kimselerin şefkat göstermediğiöksüz ve yetim kelimelerin süt
annesidir. Kimsesiz kelimeleri sevgiyle sahiplenmek, kucaklamak ve onları beslemeklekalmaz.
Gerektiğindeyenikelimeler
doğururveinsanlığa evlatlık verir. Şair, insanlığın
duacısıdır. Herkes için mutluluk talep eder.
Yüreklerde merhameti, kalplerde aşkı canlı tutar.
Şair bunca çabasına kimseden karşılık
beklemez. Şairin çabası
çiledir, uykusuzluktur, yalnızlıktır. Şiirin bedeli yüksektir ve hesabı sadece
şair öder;bu hesaba kimseleri ortak etmez. Belki, besleyip büyüttüğü kelimelerin
güzelliğinin, soyluluğunun fark edilmesini, onlara merhaba denilmesini
bekleyebilir. Bu beklenti genel için değildir; kelime dostlarıyla sınırlıdır. Üstelikçoğu şairde beklenti bile yoktur.
Emek verdiği kelimeleri özgür
bırakır. Onlar her yere dağılır. Şair kelimelerinin güzel yerlerde, güzel
insanlarda kök
salacağına inanır. Bilir ki dünyada
güzel fark edilir. Hiç bir güzel yalnız bırakılmaz. Her şeyin kuralı vardır, bu
da dünyanın güzel kuralıdır.
Şiir seven, yeni şair ve yeni şiirlerden
haberdar olmak isteyen gençlerin
sayısı her dönemdeçoktur. Her
okuyucu kendi şairini ve şiirini bulur. Gençliğimde adını duyduğum her şairin
şiirlerine ulaşmaya çabalardım.
Hayatımda şiir hep oldu. Hala şiir okurum, hem de sıklıkla. Ama artık her
şairin değil, belli isimlerin şiirlerini okuyan tutuculardan biriyim. Yeni şiir
kitapları alıyorum ama çok
azının sayfalarını açıyorum.
Okuyacağım kitapları sıraya koyarım. Bu
sırayı kolay kolay ihlal etmem. Bu kitapların arasına bir ay önce bir şiir kitabı girdi.
Şairinin, Ankara’da bir ortak arkadaşıma gönderecekken nezaket gösterip bir adet de adıma
imzaladığı kitabı, masamdaki yığının arasına koydum.
Kitap, diğer hacimli arkadaşlarının arasında
kaybolmuştu. Ama gecenin ilerleyen saatlerinde sadece benim işitebileceğim
sesle, “Lütfen bana öncelik
ver, hayal kırıklığı yaşamazsın.”
diye fısıldayıp duruyordu. Bir süredir, geceleri bıkıp usanmadan, bir dostumun önerisiyle tanıştığım Ankaralı
sanatçılardan Sedat Anar’ınSantur ile Yunus Emre Yorumları’nı dinliyorum. Santurun tınısı ve
Yunus’un kalbe dokunan sözlerinin
duygusallığı ile elim, günlerdir bana fısıltıyla yalvaran kitaba gitti.
Gelişigüzel açtığım
sayfada karşıma çıkan şu dizelerle çarpıldım:
İlahi fotoğrafçı
Sen çok yaşa e mi
Güzelliğin kaç fotoğrafı var ki
İyi ki de çekmişsin o geceyi
Siyah beyaz bir dokuz on dörde
Sığdırmışsın her şeyi.
Bir ‘an’ı
canlı tutabilmek, bir ‘anı’yı koruyabilmek için neler feda etmeyiz… Bir ömrün bir gününü, dünya kadar boşluk olsa oraya sığdıramayız. Zihnimizin menzilinekainatın sınırları dar gelir.
Hayatı yaşamakla onu anlatmak farklıdır.
Hayatı anlatanlara sanatçı, sanatçıların
pirine ise şair diyoruz. ‘Az
söz, çok
mana’şair hüneridir.
Elimdeki kitaba gülümseyerek selam verdim.
“Hoş geldin geceme, davetsiz konuk!”
dedim.
Kitabın kapağı,rengi atmış,1960’lardan siyah
beyaz bir kare fotoğraf. Çok uzaklardan ama aşina olduğum bir cadde. Fotoğrafın
üzerinde,
EKMEĞİM SUYUM
KARAMAN
ŞİİR
AHMET MISIRLIOĞLU
yazıyor.
Sunuşta, Hacı Bayram Veli’ye saygı duruşunda,
bir yazı dostu ile karşılaşıyorum:Yusuf Yıldırım. Güzel bir takdim yazısı. Şu cümlesi bile kitabın tanıtımına
yeterli gelir:“Özellikle yaşı 60 ve yukarı olan Karamanlılar, bu kitabı elinden
düşürmeyecektir… Sanılmasın
ki, bu şiirler kuru duyguların eseri...”
Bu
cümleye ek yapmak isterim:Ekmeğim Suyum Karaman kitabı Karamanlı ve
Karaman’a eğitim
için gelmiş her
gencin şehir rehberidir. Karaman’ın insanını tanımanızın ve bir daha kimselerin göremeyeceğimekanları hayal etmenizin yolu, bu kitabın sayfalarında
gezinmektir. Dedeler, babalar! Torunlarınıza, çocuklarınıza en kısa zamanda bu kitabı armağan
edin. İfade etmekte zorlandığınız ömrünüzün
uzun bölümünü
bu kitap sizin yerinize anlatacaktır. Onlar okusun, siz yorumlayın. Gençler! Bu kitabı siz de
dedelerinize, babalarınıza hediye edebilirsiniz. Göreceksiniz ki, gözleri mutluluktan ışıldayacak.
Belki bir iki damla gözyaşı
kitaba damlayacak.”
Ahmet
Mısırlıoğlu’nun kendi sunuş yazısında ise “İnsan doğduğu şehrin çocuğudur.” cümlesi dikkatimi çekti. Ayrıca ‘Karaman’a Armağan’ üst başlığıyla sayfanın
tamamında kullanılan şu dizeleri okuyunca, kitabı elimden bırakamayacağımı
anladım:
Yarın ölüp gidince
Şiirlerim kalacak hatıra
Muhtemel bazıları
Burun kıvırsa da bu duruma
Şairin bıraktığı bırakacağı
Başka ne ola?
Bu yazının girişine bu dizeler ilham verdi.
Şairler, dünyayı güzel kılan sizlersiniz. Bu mirasınız olmasa dünya çekilir mi? Kim aşkı, kim ahde
vefayı, kim bulutları, ağaçları,
rüzgarı, yağmuru yazacak,kim vatanı, toprağı anlatacak? İnsanlığa gerçek mirası, değeri sizler
dizelerinizle bırakıyorsunuz. Şairin mirası kelimelerin halaya durmuş halidir,
kelimelerin balosudur, kelimelerin düğün derneğidir.
Ahmet Mısırlıoğlu ile aynı kuşaktanız.
Arkadaşlığımız ve tanışıklığımız olmadı. Oysa çocuk yaştan itibaren cadde veya
sokakta karşılaşır, sonraki yıllarda da arada bir geldiğim Karaman’da mutlaka
tesadüf ederdik. Her gördüğümde
yürüyüş şeklinden olmalı, ‘yavaş
çekim filmlerdeki karakterlerden biri’ olarak düşünürdüm. Ya da münzevi bir kişilik
olduğuna kanaat getirirdim. Şiirleriyle karşılaşınca farkına vardım; dolu bir adam, istese de tez
canlı olamaz. Rind meşrep olmasına karşın, gözlemci ve hafızasına
kaydettiklerini asla silmeyenlerden.
Ekmeğim
Suyum Karaman kitabına
Sedat Anar’ın sesi eşlik etti. İlerleyen saatlerde, Cihat Aşkın’ın Türk Valsleriile elimden bırakamadığım kitapla şiir yolculuğumu sürdürdüm. Yolculuğumda çocukluğuma gittim, isimlerini
dahi unuttuğum insanları, çoktan
yıkılmış mekanları hatırladım.
Kitap bir ‘Karaman güzellemesi’ değil. Ama adı geçmese bile her şiirde Karaman var.
Karaman’ın taşı, toprağı, suyu, çamuru,
sokağı,insanı şiir demeti olmuş. Şiirleri çok beğendim. Günümüzde dönüşüm projesi olarak adlandırılan
şehrin yeniden imarına yönelik
yıkımlarla,
yarım asıröncesinin oyunlarıyla, artık isimlerini hatırlamakta
zorlandığımız mekanlarla,
bir şehre şehir
kimliği kazandıran insanların bir bölümüyle yeniden karşılaştım.
Ahmet Mısırlıoğlu’nun kitabı 2018 Mart
ayında yayımlanmış. Neredeyse bir yıl sonra, bir tesadüf sonucu elime geçti.
Böyle güzel bir
kitaptan bana kimse söz
etmedi. Şairler mahcup ve suskun insanlardır. Göze batmamaya, yaptığı işi söylememeye ahdetmişlerdir. Tüm
emeklerini dizelere verip, kendileri bir kenara çekilmişlerdir.
Derviş
ruhlu, gönül
ehli biri olarak tahayyül ettiğim Ahmet Mısırlıoğlu’nun Ekmeğim Suyum
Karaman kitabı ilgisiz kalabileceğiniz kitaplardan değildir. Karaman’ın
kurak kültür iklimine bereket getirecekbir bahar yağmuru gibi gördüğüm bu kitaptaki şiirleri ve
bu şiirlerde zikredilen kişi ve yer isimlerini bir sonraki yazıda paylaşmak
dileğiyle.
Emeğinesağlık Ahmet Mısırlıoğlu. Şiirle
kalın.
Mekanı Cennet Olsun:
Karaman
Tuhafiyeciler, Attariyeciler, Züccaciyeciler, Hırdavatçılar ve Seyyarları Esnaf
Odası Başkanı Mustafa Maya vefat etti. Ankara’ya yolu düştüğünde ziyaretime
gelir, İmam Hatip’teki bol dayaklı günleri kendine özgü tebessümüyle anlatırdı.
Bir gönül hikayesinin acemi ve yaralı kahramanıydı. Sıra arkadaşı, benim can
dostlarımdan Mehmet Özdemir, “Esengül’ün ‘Uzaklarda aramam çünkü sen içimdesin.
Taht kurmuşsun kalbime en güzel
yerindesin’ şarkısını çok söylerdi mesajını iletti. Sınıf arkadaşlarından
Ramazan Ünal ise, vefatını bildirmek için telefonla aradığında, “Mustafa’nın
okulu terk ettiği günü hiç unutmam. Malum hocanın dersinde kitaplarını topladı,
sıradan kalktı, kapıyı çarpıp çıktı. Gidiş, o gidiş. O sahne hala gözümün
önündedir. Çok mertçe ve yiğitçe bir tavırdı” diyerek, rahmet diledi.
Mustafa
Maya, Mustafa Kaya bir de ismini hatırlayamadığım bir arkadaşımızın adıyla
birlikte söylenen bir tekerleme olduğunu, okuldaki dayakçı hocaların bu
tekerlemeyi söylediklerini anlatmıştı. En son bir arkadaşımızın cenazesinden
dönerken telefonla aramış, sohbet etmiştik. Celal Ermut ve bazı ortak
arkadaşlarımızın selamlarını iletmişti. Uzun süredir sağlık sorunları vardı.
Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Çok sevdiği ve gurur duyduğu oğlu
başta olmak üzere yakınlarının, dostlarının başı sağ olsun.
Sevgili gönül dostum Ahmet MISIRLIOĞLU kardeşimin kalemine yüreğine sağlık. Karaman'dan uzak da olsam mutlaka her ay telefonla görüştüğüm, memleket haberlerini aldığım, ortak dostlarımızı andığımız arkadaşımızı övmekten de öte, öz ve tam tarifin için sevgili Ahmet TEK sana gönülden teşekkür ederim. Şerafettin GÜÇ
Mustafa Maya arkadaşımıza Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet olsun. Başta ailesine dostlarına sabırlar dilerim. Çocukluk dönemi dahil, gençliğini iyi bilenlerdenim. Mert, cana yakın, samimi, inandığından taviz vermeyen kişilikli gönül dostlarımızdan biri idi. Şerafettin GÜÇ