İnsanoğlu
olarak nimet bolluğu içindeyiz. Bol olan ne varsa, o şey değerini ve kıymetini
hissettirmez. Bu durum ekonomik olarak da böyledir, psikolojik olarak da
Dünyanın
en güzel nimetlerinden biri çiçeklerdir. Hoş kokularıyla dünyayı ve bağ
kurdukları canlıları ferahlatırlar. Rengarenktirler, renkleriyle dünyayı
güzelleştirirler, böcekleri baştan çıkarırlar, meyve ve tohumlarıyla bereket
saçarlar. İnsanın çiçekle ilişki biçimi uygarlığının ölçü birimidir. Çiçeğe
yakın olan, çiçeklerle bağı güçlü olan topluluklar, medeniyet çıtasını
yükseltmiş olan insanlardan oluşmuştur.
Çağları taş devri, maden devri gibi dönemsel
kategorize etmiş olan tarih bilimi, insanlığın henüz ulaşamadığı ‘çiçek
devri’ni maalesef yazamamıştır. Yeryüzünde çiçeğin kokusunu almadan, rengini
görmeden can veren insan olmamıştır. Çiçeksiz bir dünya hayali kurulmamıştır.
‘Cennet’ kelime anlamı olarak bahçe demektir. Bu açıdan bakılınca cennet çiçek
yurdu olmalıdır. Çiçek varsa tohum beklenir. Çiçek yeniden doğuştur,
berekettir, bolluktur, cömertliktir.
Bahar
çiçekle gelir. Çiçek baharın çocuğudur.
Bahardan dünyaya en güzel armağandır. Doğa, renklerini çiçeklerde sergiler.
Çiçeklerin renklerini, renk tonlarını bugüne kadar listeleyebilen biri
olmamıştır. Çiçeklerin binde birinin kokusuna ancak ulaşılmıştır. Şifanın çoğu
çiçeklerde gizlidir.
Baharın
yumuşacık rüzgarını tül gibi bedenine sarıp, sisli ve ılık havada kiraz, elma,
erik, badem, at kestanesi, ıhlamur ağaçları altında yürümenin zevki nerede
vardır? Ya da dağlarda, bayırlarda binlerce türü olan çiğdem, menekşe, papatya,
yanardöner, gelincik, karamuk, yabani laleler, orkideleri izlemenin, onların
güzelleştirdiği topraklarda dolaşmanın hazzını nerede bulabiliriz? Koku
başınızı döndürür, gözleriniz renk cümbüşünde kaybolur.
Şehirlerin
güzelliğini ağaçlarına ve çiçeklerine bakarak görürüz. Bahar goncaların içinden
doğar. Goncasız şehirlere bahar gelmez, sadece kış geçer, havalar ısınır. Bahar
çiçektir, böcektir.
Karaman
tarihi bir şehirdir. Ama bir kaç çınarından başka merkezinde ağacı olmayan
kenttir. Ağaçsız, çiçeksiz şehirler liginde küme düşecek kadar diptedir.
Bugüne
kadar Karaman’daki yöneticiler, ister atanmış ister seçilmiş olsun, (Bazı
isimleri tenzih ederim) ağaca, çiçeğe yüz vermediler, küçümsediler. İşte bu
yüzdendir ki:
Karaman
gerçek manada parklara sahip olamamıştır,
Park
olarak adlandırılan mekanlar ağaçsız ve çiçeksizdir,
Caddeleri,
sokakları ağaçsızdır, gölgesizdir,
Refüjleri,
yol güzergahları çiçeksizdir,
Okullarının
bahçesi kupkuru olan şehirdir,
Meydanı
olmayan, olmayan meydanında ağaçlar altında ve çiçekler arasında sakinlerini
oturtamayan bir şehirdir.
Bu
çoraklıkla, bu kuraklıkla Karaman’a bahar gelmez, Karamanlının içinde çiçekler
açmaz.
Yeni
Başkan Sayın Savaş Kalaycı!
Lütfen
büyük işlerin sevdasına kapılmayınız. Herkes o havayla geldi ve sönüp gitti.
Ağaç dikin, çiçek ekin. Kaldırımları yürünecek hale getirin. Şehri tozdan
topraktan kurtarın. Kalıcı olan tek eseriniz, dikeceğiniz ağaçlar olacaktır.
Zannetmeyin ki büyük işler başaracaksınız, yapamazsınız. Bence en büyük iş
Karaman’a önce baharın gelmesi. Karaman’ı moloz yığını olmaktan, enkaz
görüntüsünden kurtarın. Ihlamur kokan, iğde kokan, renk renk açan güllerle,
lalelerle bakılabilir, yürünebilir bir şehir için emek verin. Beş yıl çabuk
geçer, ne vaat ettiniz bilmiyorum ama önce Aktekke ve civarına el atın. Mader’i
Mevlana anneler gününe çiçekler içinde girsin. Unutmayın, Karaman’ı
kaybedenler, çiçeklerin farkına varamadıkları için kaybettiler. Eminim, henüz
bunun da farkında değiller.
Bir
önerim daha var; titiz ailelerin evlerinde bahar temizliği yapılır. Her yer
silinir, süpürülür. Kışın ağır havasından evler arındırılır. Herkesin temizlik
anlayışı ve temizlik yapma biçimi farklı olabilir. Ama ortak nokta bahar
temizliğini yapmaktır. Karaman’ın bahar temizliğine acil ihtiyacı olduğunu
düşünüyorum. Lütfen caddeleri, sokakları, kaldırımları yıkatın. Şehrin tozunu,
külünü silkeleyin. Bir kez olsun insanlara temiz şehir nasıl olurmuş gösterin.
Temizliğe
belediye binasından başlayın. İlk kez geçen ay girdiğim belediye binası bana
korku evi duygusu yaşattı. Başıma sıvalar döküldü. Ana giriş kapısının
duvarlarıyla basamaklara bakın, ne demek istediğime öyle karar verin. Karaman’a
yakışıp yakışmadığına sizler karar verin, bu konuda söz etmek bana düşmez. Ama
boya, badana ve onarım ihtiyacı olduğu aşikar. Aslan yatağından belli olur.
Bakmadığınız, temiz tutmadığınız yer sizin değildir. Beş yıl hizmet etmek üzere
seçilen yerel yönetimin ilk beş ayı, beş yılın sonuna ışık tutar.
Ankara’dan
ben böyle görüyorum. Siz de başka hedeflere yönelip, küçük işlere vakit ayırmak
yerine devraldığınız dağınıklığı aynı şekilde beş yıl sonra yerinize seçilecek
yönetime teslim etme hakkına sahipsiniz.
Sayın
Savaş, dünyanın en verimli toprağında ağaç büyütemeden gidenler kafilesine
katılanlardan olmayın. Temizlik imandandır, bunu da hatırınızdan çıkarmamanızı
dilerim.
‘Korkma,
sadece toprağa gideceksin. Sonra toprak olacaksın. Sonra sularla birlikte bir
çiçeğin bedenine yürüyeceksin. Oradan özüne ulaşacaksın. Çiçeğin özüne bir arı
konacak. Belki, belki o arı ben olacağım.’
(Yavuz
Turgul’un senaryosunu yazdığı Eşkıya filminden bir replik.)
Yorumlar
Kalan Karakter: