Bu hafta sonu, Göves’deydik. Abidin Tekinbay Bey’in ev sahipliği ve mihmandarlığında Mut’tan Çıtlık dergisi adına gelen, Karaman’dan Remzi Tartan, Şehabettin Yavuzaslan, Kemal Arabacı ve Celal Yıldırım oluşan bir grup ile Göves köyüne gezi yapıldı.
Abidin Tekinbay!
Burada Abidin Tekinbay Bey’e hak edilmiş bir sayfa açmak gerekiyor. Abidin Tekinbay, Karaman’ın yetiştirdiği, ciddi, seviyeli, ilkeli, güvenilir ve saygın kişilerindendir. Mesleği muhasebeciliği yüksek insani özelliklerle üst düzey icra etmiştir. Kendisi zaten nezaket dolu üslubu ile çevresinde saygı gören bir güzel Karamanlı’dır. Abidin Bey, aynı zamanda çok iyi bir okuyucu ve araştırmacıdır. Karaman kültürüne ve tarihine aşkla sevdayla bağlıdır. Zaman zaman daha doğrusu fırsat buldukça da kendi köyü Göğes’i tanıtmak amacıyla mihmandarlık görevini üstlenirken misafirlerine maddi manevi cömertliğini göstermektedir.
Göves ya da Göğes’e gelince!
Eski kayıtlarda Göğes, Göğez biçiminde geçen köyün adı, 1960’lardaki yer adlarının Türkçeleştirilme hareketinde Paşabağı olarak değiştirilmiş. Yakın geçmişte de köy, sık kaya göçmelerinden ve sel baskınlarından dolayı yukarısındaki düzlüğe taşınmıştır.
Göves ya da Göğes, Karaman’ın Taşkale, Güldere, Zengen gibi vadiler bölgesindeki tarihi çok eskilere dayanan yerleşim yerlerinden biridir. Karaman’a yaklaşık 20 km uzaklıktadır. Karaman, Urgan, Mara Yolu ve Zengen üzerinden köye ulaşılır. Torosların içinde Çimenkuyu köyünden başlayan Fisandun Barajı’na kadar devam eden derin ve geniş vadi üzerinde kuruludur. Aynı vadi üzerinde yine Çimenkuyu köyüne yakın bir yerde ortaya çıkan su, sırasıyla Karakoyak Deresi, Bayat Deresi, Avsara Deresi, Güves Deresi adını alarak Zengen köyünün altından Fisandun Barajı’na katılır.
Göves köyü, büyük ve görkemli vadinin kıvrımındadır. Yer yer taraçalı yer yer dik ve sarp biçime sahip vadi, kovboy filmlerindeki vadi sahnelerini akla getirmektedir. Özellikle köyün karşı yakasındaki Hıdırellez Kayası devasa bir geminin burnunu andırmaktadır.
Yerli adına köyde çok az hane olmasına rağmen hafta sonu yoğunluk oluşturan piknikçi vatandaşlarla köy, bilmeyenlere canlı bir yerleşim yanılsaması yaşatır.
Abidin Tekinbay Bey, engin bilgisi ve hatıralarıyla Göves’de unutulmaz bir gün yaşattı. Onun verdiği bilgilere göre köyün adı Göges’dir. Göges Karamanoğulları’nın önemli komutanlarından ve yöneticilerindendir. Savaşlarda gösterdiği yararlılıklardan dolayı nasıl Göcer Bey’e Göcer köyü verildi ise Göges Bey’e de Göges köyü tımar olarak verilmiştir.
Antik Göves, kaya evler, kaya mezarlar!
Abidin Bey ilk olarak grubu, köyün doğusundaki dik yamaçta bulunan kaya yerleşimlerinin olduğu yere götürdü. Manazan’a benzemekte ve Manazan’ı çağrıştırmakta. Vadi yamacı boyunca katlarla oluşturulmuş bir şehir gibi duruyor, bölge. Görünen göre burası tarih öncesi çağlara gidiyor olabilir. Ama şu kesin ki, Göves; Roma, Bizans ve nihayet Türkler döneminde kullanılmış bir kaya yerleşimidir. Bölgenin doğal yapısı kireç taşından olduğundan buraları kazmak, oymak ve şekillendirmek çok kolaydır. Dolayısıyla özellikle Göves’in doğu tarafı boyunca vadi, mağara evler ve kaya mezarlar ile işlenmiş. Daha ilginci zaman hiç değişmemişçesine, Göves köylülerince de aynı yerler; ev, ahır, ağıl biçiminde kullanılmış. Abidin Bey’in gösterdiği ve köy camisinin tam üst tarafına denk gelen antik yerleşimin merkezi durumundaki kaya yerleşimi gerçekten çok ilginç. Burası çok katlı mağara görünümünde kaya evler ve kaya mezarlar ile sıralanmış dik mi dik bir yamaç. Üstelik tarih öncesi ve eski çağlarda dağların yüksek ve gizli noktalarının kutsandığı düşünüldüğünde buradaki yapıları anlamlandırmak daha kolay olmaktadır.
Abidin Bey, burası ile ilgili daha da ilginç ve güzel bilgiler vermeye devam ediyor. Osmanlı döneminde Göves’in muhtarı da evini buraya yaptırmış. Hatta 1874’te Göğes’e uğrayan Edmond Davis de burada muhtarın evinde kalmış. Buradaki yapılar gerçekten ilginç. En dikkat çeken noktası, köşk manzaralı olması. Öyle ki muhtar evini yaparken vadinin, karşı yamaçların ve derenin manzarasını düşünerek seyirlik bir konum belirlemiş. Zaten tarih öncesi çağlarda da mutlaka bu seyirlik konum da güvenlikle birlikte hesap edilmiş olmalıdır. Üstten inilemez, alttan çıkılamaz.
Yine aynı yerde kayadan oyma bir ev, iç içe labirent gibi odalardan oluşmakta. Nihayetinde odalardan birisinde bir insanın çömelerek ilerleyebileceği bir tünel var. Üç metre uzunluğundaki tünel sonrasında dikdörtgen baca gibi dik olarak yukarı devam ediyor. Gelen güçlü hava akımı düşünüldüğünde bu tünel yukarıdaki düzlüğe çıkıyor olmalıdır.
Kadim manzaranın kadim sahibi kayısı ağacı!
Abidin Tekinbay’ın dikkatlerimizi çektiği bambaşka bir nesne var. İnsan eliyle değil kendiliğinden oranın parçası oluvermiş kayadan fırlamış ve sarkmış gibi duran kayısı ağacı. Birgün babasına, “Baba, bu kayısı ağacı, çocukluğumdan bu yana orada! Ne kadar eski olabilir?” diye sorduğunda babası daha ilginç bir yanıt verir. “Oğlum bu kayısı, benim çocukluğumda da duruyordu.” Abidin Bey diyor ki, “Babam yaşasa idi 104 yaşında olacaktı. Demek ki, bu kayısı en az 100 yaşında.” Ne diyelim, bu manzara bilgesi kayısı ağacı da vadinin derin ve geniş manzarasına kendini bırakarak huzuru yakalamışa benziyor.
Vadinin dik yamacının üst tarafında yürümeye devam ederken Abidin Bey bize, yine farklı yine ilginç bir yapı gösterdi. Roma mı Selçuklu mu olduğu ihtilaflı, hamam olması muhtemel bu yapıya köyde “tol” deniyormuş. Sözlükte “tol”; taş kemer ya da taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı anlamındadır. Burası anlama uygun biçimde moloz taşla tonoz kubbe ile yapılmış yaklaşık 3x4 ölçülerinde bir tarihi yapı. Çok eski olduğu belli. Yapının dönemine işaret eden iki özelliği harcı ve pencere ya da dolabıdır. Yapıda kullanılan harç, Roma, Selçuklu ya da Osmanlı olabilir. Bunu en iyi uzmanlar bilebilir ya da tarihlendirme yöntemi belirleyebilir. Ama pencere ya da dolap görünümlü bölüm, burasının Selçuklu olabileceğini gösteriyor. Çünkü sivri kemerli bu bölüm, Selçuklu mimari özelliği taşımaktadır. Ancak harç ve taş örgüsü iyi incelendiğine görülüyor ki, muhtemel hamamın taş örgüsü özene bezene yapılmış.
Nişli ve kemerli tarihi çeşmeler!
Mevcut gezi sırasında dikkat çekici tarihi eserlerden biri de nişli ve kemerli çeşmeler oldu. Özellikle köyün üstünde ve tol hamamın biraz altındaki çeşme, Karaman merkezdeki tek cepheli, tek nişli tek kemerli çeşmelerin bir örneği gibi duruyor. Jilet gibi kesilmiş ve yesyeni duran taş malzeme ise buralara ait değil. Tamamen küfeki olan bu taş malzeme dışarıdan getirilmiş.
Aynı çeşmenin bir örneği ise eski köy okulunun kenarında. Bu çeşme nişine konulan kitabe ise ilginç. Abidin Bey’in söylediğine göre bu kitabe Grekçe imiş. Ama çeşme yapımında Grekçe kitabenin tamamına yakını silinmiş. Geriye bir sözcük kalmış. Bu sözcüğün üstünde ise Osmanlıca 1938 yazılıdır.
Köyün sivil mimarisi!
Köyün bir başka özelliği de sivil mimarisidir. Özelikle moloz taşla yapılan bir ve iki katlı evlerin düpdüzgün duvarları ve hiç boşluk olmayacak biçimde taş örgüsü, izleyeni hayran bırakmaktadır. Bu evlerden bazılarında ise sanatsal denilebilecek süslemelere de rastlanılmaktadır. Celal Yıldırım’ın tespiti ile gördüğümüz eski köy okuluna dönen kavşağın başındaki bir evin üst köşesine yerleştirilen kitabe taşında hem tarih hem de leylek ve ay yıldızdan oluşan simgeler kabartma olarak işlenmiş. 1961 tarihli evde ay yıldız süsleme anlaşılıyor. Ama birebir anatomik özellikte işlenen leyleğe ne demeli? Bahar ve yaz aylarında buraya gelen ve evin damına bacasına yuva yapan bir leylek olabilir mi burada tasvir edilen? Yorumlar artar, ihtimaller de?
Köyün bir girişinde bir de eski köy okulu tarafında rastladığımız iki adet tuvalet mimarisi ile sıra dışıdır. Yaklaşık bir insan boyunda ve 2 m çapında dairesel alana yuvarlak biçimde yapılan bu tuvaletlerin neden silindirik olduğu ayrı bir merak konusudur.
Köydeki önemli tarihi eserlerden birisi de eski okulun karşısındaki tarihi köprüdür. Yuvarlak kemerine göre Roma köprüsü olduğu belli olan bu köprünün ayakları, dolan toprak ve çakılla artık görünmez olurken köprünün üst döşemesi ve korkulukları zamanla yıkılmış ve yok olmuştur. Geride kalan ise her an yıkılarak dağılabilecek çıplak bir kemerdir.
Abidin Bey’in önerisine rağmen sıcaktan grubun hareket edecek dermanı kalmadığından köyün yine önemli doğal ve tarihi yerleri olan Alfaz ve Elverce’ye gidilemedi. Bir başka sefere belki…
Bir başka bilinmesi gereken de şu ki, ceviz, kayısı, kavak, elma, söğüt, erik ağaçlarıyla yemyeşil doku, sanmayın ki, sadece buralara aittir. Çok değil, 40 yıl önce de Gödet ve Göves’den gelen su ile Boklubent, Karadeğirmen, Emekseven, Gazalpa bölümünde tüm Karaman’ın içi de böyle bir dokuya sahipti. Biraz daha eskiye gidildiğinde İmaret, İstasyon, Kavaklı Yol, Züğürtler Yaylası, Şamkapu, Seki Hamamı da böyle idi.
Bu yazıda, sadece gezilen görülen yerlere temas edildi. Gezi, Celal Yıldırı, Remzi Tartan, Şehabettin Yavuzaslan ve Kemal Arabacı ile daha güzel ve renkli oldu. Abidin Teknbay Bey’in mihmandarlığı ise geziyi turistik manzara gezisi olmaktan kurtardı; topluluğu mekânla, doğayla, tarihle bütünleştirdi.
Göves köyü hakkında ayrıntılı bilgiler için bakınız:
Uğur Erkanugur-erkan.com/karamanansiklopedisi/pasabagi-goges-goves/
Durmuş Ali Gülcan, Karaman Mahalle, Kasaba ve Köyleri Tarihçesi
Yorumlar
Kalan Karakter: