"Hayatında kimi görmek isterdin?" diye sorsalar; "M.Akif'i" derim...
Muhsin Yazıcıoğlu tam da Akif gibi yaşayan, Ülkücülüğü hücrelerine kadar sindirmiş biriydi...
Lider, Başkan, Genel Başkan, Vekil... Hepsi bir tarafa, bizim Muhsin abimizdi o...
Akif’i görmedim ama Muhsin abi ile sohbet ettim...
Taceddin Dergahı; O’na uyan en güzel mekan...
Çünkü... O bir büyük mücadelenin, tavizsiz onurun, ilkelerin, dürüst ve doğru siyasetin, liderliğin, devlet adamlığının, adamlığın, her ne olursa olsun yanlışa karşı duruşun, büyük birliğin-Turan ülküsünün, mazlumun, yetimin, "Asım" neslinin, Alpliğin, Erenliğin, Türklüğün-İslamlığın, mertliğin, mütevaziliğin, yokluğun da varlığın da temsilcisi idi...
Belki de hepsine birden sahip son temsilcisiydi...
Rabbim onları cennetine koymazsa kimi koyacak cennetine?
Dua etsek, bizi de onlarla haşreder mi?
* * *
Herkesin 2. partisi oldu onun partisi...
Bu gün ülkenin en çok ihtiyacı olan, her zaman en çok ihtiyacı olan BİRLİK idi partisinin adı...
BÜYÜK BİRLİK’de Turan’ı ifade ediyordu...
Simgesi hilal ve gül oldu. Peygamberin en çok sevdiği gülü, hilalin içine yerleştirmiş, Türk ve İslam’ın birliğini tasavvur etmişlerdi...
Fakirdi, garibandı binlerce Ülküdaşı gibi...
Her ülkücüye duymaları gereken minnet duygusunu onun şahsında gösterdi Türk milleti...
Ülkenin her sıkıntı zamanında ülkücüler nasılsa hemen gereğini yapardı...
Ama o kadar sevilmesine rağmen hiç sandıkta oy vermedi bu millet...
Herkes seviyordu. Çünkü herkesin VİCDANI idi...
Kimine sedanın yolları, onlara kurşunlar...
Mücadelenin, dik durmanın, onurlu yaşamanın, tek başına da olsa yürümenin adı idi onunkisi...
Peygamber olsaydı bile yine çıkmazdı milletin sandığından eminim...
Rahmetli Osman Bölükbaşı geldi aklıma...
Bu gün herkesi Muhsin abimizi bu kadar çok seviyor görüyorum...
Ne güzel!
Geç kalınsa da ne diyelim!