Murat Bardakçı 14 Mayıs’ta 6 ay önce... “Türkçe
Fermanı hakikaten Karamanoğlu Mehmed Bey’e mi ait?” başlıklı bir yazı yazmıştı.
Şimdi Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci diye biri daha
çıkmış “Dil Bayramı Efsanesi ve Karamanoğlu Mehmed Bey” başlıklı benzeri
ifadeleri yazmış.
Mehmet Bey’e de SAHTE KAHRAMAN diyor ve etmedik
hakareti bırakmıyor.
Esasen Mehmet Beye düşmanlıktan öte, Türkçenin tek ve
resmi dil haline getirilmesinin verdiği acıya karşı verdikleri tepki, nefret
bu...
Aylar öncesinde yazmıştım bu yazıyı ve paylaşmamıştım.
Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesinden bu konuda bir cevap gelir mi diye
bekledim.
Haliyle Üniversite, kendi ismini Karamanoğlu Mehmet
Bey’den almıştı. Akademik çalışma yapan kurumumuz aynı zamanda...
Bu yazıyı ben değil, onların yazması gerekiyordu.
Karaman sessiz...
6 ay önceki yazıya da sessiz kalmıştı...
* * *
ADAM SANDIK EŞEĞİ, ALNIMIZA DEĞDİ TAŞAĞI
Bardakçı bir hocaya Dil Fermanını sormuş, hoca da
buna; “o iş pek öyle söylendiği gibi değildir” diyerek cevap vermiş...
“Mehmed Bey fermanın neşredildiği tarihte henüz ferman
verecek mevkide” değilmiş. Bunu da aynı hoca söylemiş...
Ayrıca Karamanoğulları at üzerinde gelmiş
Türkmenlermiş ve sadece Türkçe bilirlermiş... Bunu da başka bir hoca söylemiş.
Fermanın veriliş “şekli” başkaymış... “Türkçe’yi öne
çıkartıp resmî dil yapmak gibi bir heves o asırda sözkonusu olamazdı” diye uzun
uzun anlatmış bir hoca kendisine...
Dil Fermanını Mehmet Bey'in ünlettirdiği yalanını! “kanaatince”
Fuad Köprülü ortaya atmış... Bu kanaatini de bir hoca belge diye yazmış.
“Yani fermanın mevcudiyeti doğru ama sahibi
tartışmalı!” diye ahkam kesiyor kendi aklınca.
Bardakçı yazısının sonunda; Karamanoğlu Mehmet Bey’in
bir heykelinde, elinde tuttuğu metindeki yazım yanlışlarından bahsediyor ve “Karamanlıların
Türkçeyi nasıl katlettiklerini” yazarak bitiriyor yazısını.
* * *
Ben bir tarihçi değilim lakin tarihi kasıtlı olarak
değiştirmeye çalışan biri de olmam. Zaten değiştirmeye çalışsan da,
değiştirmeye gücünün yetmeyeceği tek hakikat; tarihin kendisidir. Bizler
Türkçeye, Türk diline önem veren, bununla da gurur ve onur duyan insanlarız.
Çünkü biliriz ki dil yaşamaktır.
Biz Karamanlılar olarak Mehmet Bey’in Fermanını kabul
etmişiz... Ne amaçla söylerse söylesin dil birliğinin sağlanmasının gerekli ve
önemli olduğuna inanmışız.
Sana batan ne!
“Ben iyi tarihçiyim” demekle de Osmanlıcayı iyi
okumakla da tarihçi olamayız. Çok iyi bina yapabilirsin belki ama inşaat
ruhsatına imza atamazsın. Doktor kadar iyi ameliyat yapabilirsin ama doktorluk
yapamazsın, bir tek aspirin ilacını dahi yazamazsın. Bir eğitim almadan iyi
Osmanlıca bilebilirsin, Tarihçiyim diye kendine unvan verebilirsin,
araştırmaların olabilir, televizyonlarda tarih konusunda programlar da
yapabilirsin ama bir üniversitede Tarihçi hoca olamazsın.
Hele ne benim, ne şimdilerde tarihçiyim diye geçinen
birçok zevatın; Fuad Köprülü, Osman Turan, Uzunçarşılı, Kafesoğlu... hocaların
söylediklerinin üzerine bir şey söylemeleri de hadlerine olmasa gerektir.
* * *
Şimdi söylediklerine tek tek bakalım.
Öncelikle Üstad-ı Âzam! Bardakçı’ya birilerinin 90’lı
yılların ortalarında bir şey söylemleri ile tarih yazılmıyor. Belge sunman
gerekiyor. Sunabildiğin tek belge de Prof.Erdoğan Merçil’in makalesi...
Lütfen indirin ve okuyun bu makaleyi.
Makaleyi okuyan hiç bir tarihçinin bu makaleyi
okuduktan sonra; “Dil Fermanını Karamanoğlu Mehmet Bey ilan etmemiştir” demesi
mümkün değildir. Erdoğan Merçil doğruyu çarpıtmak için kendisini bir hayli
zorlamış. Öyle anlaşılıyor.
Üstelik Merçil makalesinde Karamanoğlu Mehmet Bey’in
bu fermanı kendisinin ünlettirdiğini söyleyen hocaları tek tek sayıyor, ancak
kendi yazdığı makalesine, kendi kitabının dipnotunu vererek kendince kanaat
oluşturuyor ve sonuca varıyor... Müthiş vallahi!
Makalede;
Prof. Fuad Köprülü, Ord. Prof. İ.Hakkı Uzunçarşılı,
Prof.Dr.İ.Kafesoğlu, Prof.Dr. F.K.Timurtaş, Prof.Dr.N.Yüce, Prof.Dr.Nezihi
Aykut’un; “Dil Fermanını Karamanoğlu Mehmet Bey'in verdiğini” Prof.Dr. Osman
Turan, Prof.Dr.Refik Turan'ın; Karamanoğlu Mehmet Bey’in Divan Toplantısında bu
kararı aldığını yazdıklarını belirtiyor.
Prof.Dr.N.Kaymaz, Prof. Dr. Faruk Sümer “karar divanda
alındı” diyor. Bu ifadeleri yukarıdakilerin hiç biri diğeri ile çelişmiyor.
Prof.Dr.Ş.Tekindağ’ın sadece fermandan bahsetmesini,
Prof.C.Cahen’in, Divan katipliğinden bahsetmesini “Mehmet Bey'in adı geçmiyor”
diyerek “fermanı o söylemedi” sonucuna varıyor.
Belge, belge diye sunduğu bütün hepsi, her şey bu
kadar!
Fermanda Karamanoğlu Mehmet Bey’in adının geçmemiş
olması ve divan toplantısından bir kaç gün sonra vezir olması yada kararın
divanda alınmış olması, Dil Fermanı kararının Mehmet Bey tarafından
aldırılmadığı anlamına gelmiyor ki!
Kaldı ki savaşı yapan, kazanan ve Cimri’yi tahta
oturtan, divanı arka planda yöneten zaten Karamanoğlu Mehmet Bey’in bizatihi
kendisi.
Daha ne?
Bunu bilmiyor.
Ama bunu onun ünlettirmediği şeklinde
yorumlayabiliyor. Böyle bir mantık geliştirmiş kendince.
İlginç olan; “Öte yandan biz de Türkçe’yle ilgili
kararı divan toplantısında kararı Mehmet Bey'in aldığını belirterek bu yanlış
yorumu devam ettiriyoruz” diyerek kendi yazısına kendi yazdığı bir kitaptan
alıntı yapıyor, kendi yazısına kendi kitabından dip not gösteriyor. Pes
vallahi...
Ve Bardakçı da nedense bunu esas alıp milletin
kafasında şüphe uyandıran ifadelerle yazı yazabiliyor.
* * *
Anadolu’da bir tabir vardır; “Adam sandık eşeği,
alnımıza değdi taşağı”
Pek çok tarihçiden ayrı bir yere koyardık biz
Bardakçıyı... Ama bir hocanın “kanaatine” dayalı bir ifadeyi esas alarak
anlamsız ve kimseye bir faydası olmayacak bir şekilde Mehmet Bey’in bu fermanı
söylemediğini iddia etmesi, o kadar hocanın söylediklerine itibar etmeyip bu
belge diye ortaya koyduğu Erdoğan Merçil’in zırvalarını gerçek kabul ederek
açık uçlu bir başlıkla insanların düşüncelerinde Ferman ile ilgili şaibe
oluşturmaya çalışması, bu yazıda farklı bir niyeti olduğunu göstermeye yetiyor.
Karamanlı ile, Karamanoğlu ile ne sorunun var
bilmiyorum lakin Karamanlının sinir uçlarına dokundun Bardakçı!
Seni buna sevk eden meselen nedir bilmem! 743 yıl önce
Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ünlettirilmiş fermanın yıllardır kutlaması
yapılıyorken, şimdi nereden çıktı bu? Amacın tarihi bir yanlışı düzeltmek olsa idi
bu hadise yeni bir hadise değil, 90’lı yılların ortalarından beri bildiğini
yazmışın. Yani konuyu yeni öğrendiğin de söz konusu değil. Alanya'ya heykel
dikilmesi de doğru bildiğini saklamana bir gerekçe olamaz. Nedir öyle ise?
* * *
75 inci Hicret yılının son ayı olan Zilhiccede - 1277
Milâdi senesinin Mayıs ayında Konya ovasında büyük bir olay geçti.
Cimri adında bir dervişi, Deşti Kıpçakta yaşamakta
olan Selçukluların talihsiz padişahı H. İzzettin Keykavus’un oğlu olarak
ortaya çıkardılar.
Kanlı savaşlardan sonra Konya şehrini ele geçiren
Türkler daha doğrusu Karaman oğlunun askerleri, Cimri’yi Sultan Siyavuş diye
Selçuklu tahtına geçirip Karamanoğlu Mehmet bey kendisini ona vezir tayin
ettirdi.
Bardakçı; Mehmet Bey’in o tarihlerde vezir olmadığını,
bir kaç gün sonra vezir olduğunu, bu fermanı Karamanoğlu’nun değil, Selçuklu
Divanı’nın verdiğini iddia eden adama itibar ediyor. Bak hele bak...
Cimri adındaki dervişin bir gücü yok ki! Bu dervişi
İzzettin Keykavus'un oğlu olarak tahta çıkaran zaten Karamanoğlu... Yönetim de
karar alma iradesi de zaten Karamanoğlu’nda. Burayı atlıyor ya da anlamak
istemiyor.
* * *
Karamanlı ezelden beri dil konusunda senin tahmininden
öte hassastır.
Ben yaştakiler bilirler. Bir zamanlar Karaman'a
mermerden bir levha yaptırıp asılmıştı. “Türkçe yaz, Türkçe konuş, Türkçe düşün”
yazıyordu levhada. İlk bakışta bir sorun yok gibi görünse de, Karamanlı bu
yazının değiştirilmesi için günlerce tartışmıştı. “Türkçe düşün, Türkçe konuş,
Türkçe yaz” olmalıydı. Sıra bu şekilde olacaktı.
Şimdi bir tabelacının yaptığı, sonradan da düzeltilen
fermandaki yazım yanlışını öne sürerek, Karaman halkının Türkçeyi katlettiğini
bir çırpıda söyleyiveriyor.
Kendi yazdığın yazındaki kelime ve yazım yanlışlarına
bakalım mı?
“Türkçe’yi öne çıkartıp resmî dil yapmak gibi bir
heves o asırda sözkonusu olamazdı” ifadesinde “Türkçe'yi “ böyle yazılmaz,
ayıraç ile ayrılmaz mesela... Türkçeyi birleşik yazılır. Söz konusu ayrı
yazılır mesela, sözkonusu diye yazılmaz.
“Üstelik fermanın veriliş şekli başkadır...” Olmaz.
Veriliş nedeni ya da veriliş sebebi farklıdır denebilir. Şekil başka bir anlam
ifade eder.
Lise mezunu, Osmanlıcayı su gibi okuduğunu sandığımız
bir adamın Türkçeyi böylece katletmesi hiç yakışık alan bir durum olmaz o
vakit.
Bir tabelacının yazdığı yazım yanlışını düzeltmesini
bilen Bardakçı burada Türkçeyi ve söz konusu ifadelerinin nasıl yazılacağını
bilmiyormuş derler sonra...
* * *
Dil hassasiyeti olan, kültürümüzün ve millet olmamızın
en önemli unsuru olan dilimize önem veren Karamanlının öfkesini kazanmaktan
başka bir şey kazandırmaz sana... Karamanlının hassasiyeti olan Mehmet Bey ve
ahaliye “at üstünde gelmiş Türkmenler” diyerek dil uzatman, aşağılaman, sana da
millete devlete de bir şey kazandırmaz.
Hangi yıl söylemiş oturup tartışalım. Türkçe mi,
Farsça mı ünlettirmiş tartışalım. Ama bu ferman “Hakikaten Mehmet Bey'e mi ait?”
dersen bunun tartışılacak bir tarafı kalmaz.
Birilerinin bir belge koymaksızın yaptığı tarihçiliğe
itibar edip kanaatlerle tarih yazılmıyor.
Kim olursa olsun tarihi gerçeği değiştirip, uydurduğu
sözde tarihi, gerçek diye göstermeye çalışması boş bir çabadan öte gitmeyecek,
değişmeyen hakikat seni de bizi de şaşırtacaktır.
Netice olarak Bardakçı Efendi!
Varsa adam akıllı bir belgen sunarsın. Şunun, bunun
lafı ile, ağzı ile ucu açık ifadelerle Karamanlının hassasiyeti ile
oynayamazsın. Ne olursan ol sana bu hakkı kimse vermez.
Rum Mehmet olmaya özenirsen, sonun da ondan farklı olmaz.
Ne amaçla yazılırsa yazılsın ferman en büyük amaç apaçık bellidir Türkçe'nin gereksinimidir. Atalarımızın en büyük mirası varlığı dilimiz Türkçemize gereksinimdir artı o değeri savunma koruma içgüdüsüdür, bu kuyruk acısı olan ne olduğu belirsizler büyük önder Atatürk’ün Türkçülüğüne bile çamur atan yaratıklardır. Öküzün altında buzağı ararlar bizde bunlara inat diretmesine daha da Türkçüyüz Hulagu Han gibi bir Türk komutanına Moğol deyip aşağılayıp İslam düşmanı gösteren bu İslam'la ilgisi olmayan densizler o Türk komutanın Arap halifesini dansöz gibi oynatıp tüm orta doğuda Türkçe konuşmayı zorunlu kıldığını bile görmezden gelir bu ne olduğu belirsizler. Son olarak Ne Mutlu Türküm Diyene