Ceza muhakemesinin temel amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu amaç doğrultusunda sanığın yakalanması, yakalansa bile yargılamanın yapılamaması gibi birtakım endişelerden hareketle kanun koyucu bazı koruma tedbirleri öngörmüştür. Bu tedbirlerden biri de şüpheli veya sanığın tutuklanmasıdır. Ancak her hukuk devletinde olduğu gibi özgürlüğü kısıtlayıcı tutuklamanın da şartları bulunmaktadır.
Öncelikle tutuklama kararı hem soruşturma aşamasında hem de kovuşturma aşamasında yalnızca hâkim tarafından verilebilir. Bu noktada soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimi kovuşturma aşamasında ise mevcut mahkeme tarafından tutuklama kararı verilmektedir. Tutuklama işlemi yapılmadan önce sanık ya da şüphelinin sorguya çekilmesi gerekir. Sanık veya şüphelinin yokluğunda tutuklama kararı verilememektedir. Yine tutukluluk duruşmalarında avukat bulundurma zorunluluğu vardır.
Tutuklama kararı verilebilmesinin şartları ise CMK/100’ düzenlenmiştir. Buna göre; kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller ile tutuklama nedeninin bulunması halinde tutuklama kararı verilebilecektir. Dikkat edilmesi gereken ilk nokta şartları oluşsa bile tutuklama kararının verilmesi zorunlu değildir. Hakimin takdirine bırakılmıştır. Yine yalnızca kuvvetli suç şüphesi yeterli görülmemekte bu şüpheyi destekleyen somut deliller olayda aranmaktadır. Son olarak da aynı maddenin devam eden fıkralarında tutuklama nedenleri örnek kabilinden sayılmıştır. Şöyle ki; şüpheli veya sanığın davranışları kaçma, delil karartma, değiştirme veya başkaları üzerinde baskı oluşturma şüphesini uyandıran somut olgulara dayanıyorsa tutuklama nedeni var sayılabilecektir. Ayrıca kanun bazı suçlar açısından da tutuklama nedeni var sayılabileceğini düzenlemiştir. Örneğin; kasten öldürme, kasten yaralama, cinsel istismar vs.
Tutuklama, bir koruma tedbiri olmasından kaynaklı geçicidir ve belirli sürelerle sınırlandırılmıştır. Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, terör suçları açısından ise beş yılı geçemez.
Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak terör suçları açısından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Tutuklulukta geçirilen süreler sanığın cezalandırılması halinde sonuç cezadan mahsup edilecektir.
Tutuklama kararına karşı süresi içerisinde (7 gün) itiraz kanun yoluna gidilebilir. Bununla birlikte bazı hallerde tutuklama kararı verilemeyecektir. Suçun cezasının yalnızca adli para cezası olduğu durumlar ile üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda tutuklama kararı verilemez.
Tutuklanan kişi hakkında belirli aralıklarla tutukluluk halinin incelenmesi gerekir. Bu inceleme sırasında tutukluluğun devamı ya da salıverilme koşulları değerlendirilmektedir. Soruşturma aşamasında bu inceleme 30 günlük süreler içinde Cumhuriyet Savcısı’nın istemi doğrultusunda Sulh Ceza Hâkimi tarafından yapılmaktadır. Kovuşturma aşamasında ise 30 günlük süreler içinde veya en geç iki duruşma aşamasında mahkeme tarafından re’sen yapılmaktadır.
Şartların sona ermesiyle birlikte tutuklamanın ortadan kalkması gerekmektedir. Hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafii yargılamanın her aşamasında tutuklama kararına itiraz edebilir. Bunun yanında Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hâkiminden isteyebilir. Soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı adli kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa şüpheliyi re’sen de serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.
Tutuklama, koruma tedbirleri içerisinde sonuçları itibariyle en ağır olan tedbirdir. Dolayısıyla kanunda belirtildiği üzere tutuklama şartlarının somut olayda bulunup bulunmadığı dikkatlice irdelenmelidir. Şartlar oluşsa dahi tutuklamanın son çare olduğu bu sebeple hâkime takdir yetkisi tanındığı unutulmamalıdır.