Önce şuraya bir tarih düşelim.
Sabah 07.40 suları..
Güneş'e on dakika kadar var.
Karadağ'ın penceremden görüntüsü böyle.
Sokak lambası'na dikkatinizi çekerim.
Yere iğneniz düşse görünür.
Hâlâ yanıyor.
Haliyle bütün sokak lambalar yanıyor.
Niye Aceba.?
En kestirme cevabı..
Çünkü parasını ben ve benim gibi gariban takımı ödüyor.
Yalnız şimdi değil.
Ben bildim bileli böyle bu.
Yeri gelmişken söyleyeyim.
Camilerimizde de aşırı enerji israfı oluyor.
Peygamber efendimiz sav.
hurma dallarının ışığında namaz kılardı diye anlatan biziz.
O zaman ona göre lütfen.
Belki ohooo ona gelince ye kadar...
Diyecekler çıkabilir.
Benim aklım bir şeye erer.
Ben yapmayım yaptırmayım o kadar.
Aksi halde;
"VELÂ TÜSRİFUUU" buyuran Rabbimize verecek cevapta zorlanırız.
Ben'den söylemesi.
Karadağ'a dönecek olursak.
Adamın adı çıkmasın bir kere.
Buyurun size bembeyaz dağ.
Bende size Karadağ diyorum.
Zirveyi herkes gibi ben de merak ediyorum.
Zirveler pek tekin yerler değildir demiş ecdadımız.
En çetin fırtınalar oralarda kopar demişler.
Oralar çok kere sisli olur buyurmuşlar.
Nimetide elbette o nisbette fazladır denir.
Güneşi ilk orası görür meselâ.
En temiz hava orada olurmuş.
Her yer ayaklarının altında olduğu için seyir zevki bambaşka olur deniyor.
Tam arka taraf kuzey olduğu için yılın her ayı kar eksik olmazmış.
Mayıs Haziran gibi olsada;
kar pekmezlesek öylemi.?
Öyle tabii'ki.
Yok daha neler.
Kar pekmezlemesi siz'in olsun.
Abi tilki tepesinin eteğinde gürültüden, telefondan uzak,
sekiz saat geçirsem razıyım diyen varsa Haziran da hazır olsun.
Sözümüz sağlığa elbette.
İçinde dağ olan "Ziyanın atı"nı dinleyin sağlığa iyi geliyor.
Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Kalan Karakter: