Yani bugün tarihimizin en önemli günlerinden biridir.
İşgal ordusu yunanın denize yolculuğunun başladığı gün.
Dokuz Eylül...The end...
Daha sonra bir münasebetle Yugoslavya Cumhurbaşkanı Alexander bilmem kim, Mustafa Kemal paşaya şöyle der.
Paşa biz Türkleri çok severiz.
Aslında İngilizler İzmir'in işgalini biz'e verdiler ama biz o sevgiden dolayı kabul etmedik.
Gazi muhatabına ince bir ders verir.
Sevginiz için teşekkürler.
Lakin dua edin, verilmiş sadakanız varmış.
Aşağıda o
Kurtuluş savaşı gazisi akrabamı anlattığım bir anım var.
Umarım sıkılmazsınız.
KEMER...
Adı: Mehmed.
Soyadı: Uysal
Kurtuluş savaşı gazisiydi kendileri.
Afyon'dan başladık süpürmeye diyerek başlardı anlatmaya.
Dedemin abisi, babamın emmisi.
Zafer sonrası köyümüzün fahrî imamlığını da yapmaya başlamış.
Çocuktum ardında çok namaz kılmıştık.
Hileye aklı ermez biriydi.
Yok demeyi bilmezdi.
Hoca emmi derdi köylüler.
Hatta kısaca,
Hocemmi derdik.
Besmeleyi onda öğrendik.
Köy odasında okuturdu bizi.
Kışın elimizde bir-iki odunla giderdik odaya. (Sobada yakıp ısınmak için)
Boş vakitlerinde harp anılarını anlatırdı.
Karşısında oturmuş büyük küçük köy halkına usanmadan anlatırdı yaşadıklarını.
O sırada belindeki KEMER'ini gösterir, bunu bir Yunan askerinin belinden aldım der, hafiften gülerdi.
Onun o ihtiyar haliyle anlattığı,
"Yunan mezâliminin fecâatini" dinlemeye yürek dayanmazdı.
Biz çocuktuk, KEMER'ini ne zaman gösterecek diye beklerdik karşısında.
Yanık yanık bir ezan okurdu ki,
İşte ezanımızı hâlâ okuyoruz der gibiydi okuyuşu.
Son on beş yılını tekke mahallesinde yaşadı.
Meydan Camii’nin sabah ezanını sürekli o okurdu.
Mekânın cennet olsun hoca emmi.
Şimdilerde etrafıma bakıyorum da:
"Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı.
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı".
Diye yirmi dört saat haykırmak geçiyor içimden, şehir meydanında.
Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Kalan Karakter: