Yörüklerin tamamına yakını artık bugün köylü ya da şehirli oldular. Bugün toplumun genelinde var olan bozulma onlar için de geçerli. Menfaatçi, bencil, maddeci, çıkarcı anlayıştaki insan yapısı toplumun geneline hâkim durumda.
Geleneksel Yörük yaşantısında yani dünkü Yörük sosyal hayatında hâkim olan anlayış farklıydı. Yunus Emre'nin deyişiyle “yaratılanı severiz, yaratandan ötürü” şeklinde özetlenebilecek bir anlayıştı. Çevreyle barışık, hayvanlarına ve bitkilere sevgi ve merhametle bakan bir anlayış bütün Yörüklerde baskın anlayıştı.
Öte yandan sosyal hayatlarına baktığımızda rahat, laik karakterli bir anlayış günlük hayatlarını şekillendirirdi. Taassup, bağnazlık, yobazlık Yörüklerde asla olmazdı. Haremlik-selamlık ve kaç- göç diye bilinen yaşama düzeni Yörüklerde yoktu. Yaşadıkları hayat gereği isteseler de uygulanması mümkün değildi. Konuyu bilmeyenler kadın-erkek yan yana ve birlikte yaşamanın namus ve iffet konusunda bir zafiyet oluşturacağını sanabilirler. Böyle bir durum kesinlikle söz konusu değildir. Namus anlayışı çok güçlü idi.
Bugün kadınlar için dindarlığın tek göstergesi gibi algılanan başörtüsü ve tesettür konusunda da Yörük kadınları doğal ve mutedil bir anlayışa sahiptirler.
Bir diğer husus da misafirperverlik ve yardımseverlik anlayışı üst seviyedeydi. Onların kapısını çalan bir yabancı kim olduğuna bakılmadan yedirilir, içirilir, konuk edilirdi. Birbirleriyle ilişkilerinde de “hatır-gönül” diye tabir edilen saygı, sevgi yaklaşımı çok belirleyici idi.
Gerçi bu saydığımız hasletler sadece Yörüklerin değil dünkü Türk atalarımızın temel özellikleriydi. Yörükler en eski atalarından bu tarafa taşıdıkları bu güzel özellikleri yerleşik hayata geçmeye başladıkları andan itibaren kaybetmeye başladılar. Gelinen nokta, bugünkü halimiz.
Gerçi “dernekçilik ve başkancılık” oynayan bunca “Yörük uzmanı” piyasada iken bizimkisi haddimizi aşmak oluyor ama bu defalık hoş görsünler.