1974 yılında bir ortaokul öğrencisi olarak, mensupları arasına dâhil olduğum "Ülkücülük" kervanına katılışımın 50. yılını yaşıyorum. Bu uzun geçmişte, "örnek bir ülkücü nasıl olur?" diye sorulduğunda, "işte böyle olur" diye gösterebileceğim ender kişiliklerden birisiydi.
Mut, Konya ve Mersin'de, o yıllarda onu tanımayan bir Ülkücü olamazdı. Hatta daha geniş bir çevrede "Hacı Murat" diye ünlenmişti.
Benim kendisiyle tanışmam 1978 yılının güz aylarına tekabül eder. Erzurum Kâzım Karabekir Yüksek Öğretmen Okulu'nu kazanıp da Erzurum'a gitmem gerekince, soluğu Konya Ülkü Ocağı'nda almıştım. O yıllarda merkezden alınan bir karar gereği Erzurum'da "Ocak" kapalı idi. O zaman Konya'da Teşkilatın başında Akşehirli M. Vehbi vardı. Kendisine, “ben Erzurum'a gidince ne yapmalıyım başkanım" diye sordum. O da bizim önceki dönem Ocak Başkanımız Hacı Murat ve bazı arkadaşlarımız oraya sürgün edildiler, biraz sonra başkan gelir, buralarda ol, sizi tanıştırayım, beraber hareket edersiniz" dedi. Bir kaç saat sonra kendisi gelmiş, Başkan beni çağırttı ve tanıştırdı. Hacı Murat Başkanla aynı okul binasında eğitim görecektik. Onlar Eğitim Enstitüsü son sınıfta ben de Yüksek Öğretmen birinci sınıfındaydım. Bana, "okul açılınca buluşalım, ne yapacağımıza karar veririz" dedi.
Öyle yaptık. Kendisiyle birlikte Erzurum'a sürgün edilen yedi arkadaşı ve ben, Koç Palas Otelinin üst katını kiraladık ve orada birinci yarıyıl boyunca birlikte kaldık. O dönemde kendisini yakından tanıma imkânım oldu. Diğer ağabeyler kendisine, "Başkan" derlerdi, ben de "ağabey" diye hitap ederdim.
Cesur, dirayetli, fedakâr, dürüst, öz güveni yüksek, bileği ve yüreği kuvvetli örnek bir Ülkücü idi.
İkinci yarıyıl ben Kredi Yurtlara kayıt hakkı kazanınca onun onayıyla yurda çıktım. Onlar son sınıf oldukları için otelde devam ettiler ve mezun olup gittiler.
Ayrıldıktan sonra araya 12 Eylül darbesi girdi, uzun süre görüşemedik. 1990'ların sonunda Mersin'e, Yörtürk Vakfının şube açılışına gittiğimde orada görüştük. Ne kadar mutlu olmuştum, anlatamam. Vakfın yönetim kurulu üyesi ve Türk Eğitim-Sen'in Mersin 1.Nolu şube başkanıydı. Ondan sonra irtibatımız hiç kesilmedi.
Maalesef zalim hastalığa yakalanıp mücadele ettiğinde haberdar değildim. 5 Nisan 2008 akşamı sendikanın gönderdiği mesajla acı haberi aldım. Ertesi gün Mersin'e gittim, binlerce ülküdaşı toplanmıştı, onu sonsuzluğa uğurladık. Çok üzülmüştüm ancak elden bir şey gelmiyordu. Kader hükmünü icra ediyor, Allah'ın dediği oluyordu. O günlerde kendisi için -gözyaşları ile- yazdığım şiir aşağıda.
Değerli ağabeyim, başkanım, seni kaybedeli on altı yıl oldu. Unutmadım, unutmayacağım; özlemle, rahmetle anıyorum. Tanrı'nın sonsuz rahmeti üzerine olsun.
GİTTİ GELMEZ
Gözlerimin yaşı silsem kesilmez
Gitti gelmez, Hacı Murat gelmez ki!
Ağlasam da acılarım eksilmez
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!
Yıllar önce tanışmıştık Konya'da
Hiç menendi bulunmazdı dünyada
Çaresi yok, ilm-i fende, kimyada
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!
Davasına feda etti ömrünü
Bilen bilir onun gani gönlü
Yalnız Hakk'a eğdi asil alnını
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!
Sabırlıydı, fedakârdı, yiğitti
Ömür boyu nice gençler eğitti
Ansızın ayrıldı, genç yaşta gitti
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!
Ülküdaşlar toplandılar başına
Bakıp ağlaştılar onun naaşına
Hesap ettim, hayıflandım yaşına.
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!
Bir Nisan gününde Mersin ilinde
Tekbir vardı on binlerin dilinde
Kaydı gitti yiğitlerin elinde
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!
Şehir mezarlığı son durak oldu
Gözlerimiz doldu, yüzümüz soldu
Kendi gitti, hatıraları kaldı
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!
Sesini unutmam, hem de yüzünü
Asil yüreğini, yiğit sözünü
Nerden bilecektim alın yazını
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!
Silemem ki telefondan adını
Duyar mısın Mestan'ın feryadını?
Cennete koy Allah'ım Murat'ını
Gitti gelmez Hacı Murat gelmez ki!