Övgüde de yergide de ölçülü olmak gerekir. Hele söz konusu olan insan ise. "Beşer şaşar" demiş eskiler, bunu unutursak hayal kırıklığı yaşarız.
Övgü, göklere çıkarmak; yergi de yerin dibine batırmak biçiminde olursa gerçekliğini yitirir. Oysa eleştiri ne kadar yararlı bir eylemdir. Tabii kıymetini bilene...
Atalarımız " hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde" diye boşa dememişlerdir. İnsanın bir "üst ben"i bir de "alt ben"i olduğunu unutmamak gerekir.
Hz. Mevlânâ,"ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" demiştir ama bu kamil insanlara özgü bir haldir.
Tasavvufun özünden kopmadığı, muteber olduğu devirlerde insanlar bu yolla benliklerini, nefislerini yenme yollarını buluyorlardı. Çift benlikten böylelikle kurtuluyorlardı.
Bugünkü toplumlarda yan yana, karşı karşıya ya da iç içe yaşayan insanların tamamına yakınının "üst ben"i ile davrandığını bilmeliyiz. " Alt ben" toplumdan gizlenen, sayıklama, sarhoşluk gibi insanın kontrolünü genellikle kaybettiği durumlarda ortaya çıkar. İnsanların iç dünyalarını, gerçek yüzlerini o zaman tanırız. Üst ben bilinçli halimizi, alt ben de bilinç altımızı yansıtır. Gerçek yüzümüzü yansıtan
alt benimizdir.
İki benli davranışın zirvesi takiyyedir. Bu bilerek ve planlayarak gerçekleştirilen çift benlikli davranış biçimidir. Bunun temel sebebi, yasak, korku ve baskıdır. Ancak, toplumun benimsemeyeceği kötü niyetini saklamak isteyen insanların da başvurduğu yöntem budur. Maalesef bunun bireyi aşıp kitlesel olarak sergilendiği örnekleri son elli yılda bizzat gördüğüm çok olmuştur. Bu siyasi parti, cemaat ya da tarikat gibi grupların kullandıkları davranış biçimi olarak karşımıza çok defa çıktı. Bunun en yakın örneği "Fetöcüler" diye adlandırdığımız topluluktur.
Gizli ajandası olan bazı siyasi ve ideolojik topluluklar da bu davranış biçimini terk etmiş değillerdir.
Hukuka, ahlâka, meşruiyete uyan kişi ve grupların yani saklayacak gizli niyeti olmayanların takiyyeye ne ihtiyacı olabilir ki.
Seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde bunları yazmamın bir sebebi de siyasetçilerin söylem ve eylemlerini takip ederken bu hususları da göz önüne almak gerektiği olabilir mi acaba?
Söze nasıl başladık, sonu nereye geldi. Olsun varsın, bunların hepsi hayatın içinde olan şeyler. Var sayın ki bugün size içimi döktüm değerli okurlarım.