Eski mekânları eski yerleri
Gezer iken duygularım kıpraşır
Her nereye baksam anılarım var
Bastıramam hatıralar depreşir.
Değerli dostlar bugün size eski Konya'yı anlatacağım. Ne kadar eskiyi? Mesela 1970'lerin ilk yarısını... Mevlana Ortaokulu'nda okuyorum. Gazi Lisesi'nde parasız yatılı olarak kalıyorum. Benimle aynı durumda 40-50 arkadaşım var. Ancak pansiyonda kalan liseli ağabeylerimiz de var. Kimisi paralı kimisi parasız yatılı. Evimiz orası. Orada yatıp kalkıyor, orada yiyip içiyoruz. Devletimizin şefkatli koruyuculuğunu hissettiğimiz yıllar. Elbisemizi, ayakkabımızı, yemeğimizi, yatağımızı meccanen veriyor.
Akşamları etüt( mütalaa) için liselilerin alt kattaki sınıflarını kullanıyoruz. Yemekhanemiz zemin katta, yatakhanemiz de son katta.
Eski Konya'yı anlatırken bunun için Gazi Lisesi'ni merkez alacağım(şimdi Konya Lisesi) Gazi Lisesi'nin karşısında Kız Meslek Lisesi var. Mavi forma ve beyaz gömlekleriyle güzel bir görüntü oluşturan ablalarımızı hatırlıyorum. Bir de Mevlana'yı anma törenleri sırasında(Aralık sonu) vitrinlerinde dönen beyaz kıyafetli semazen heykelciklerini hatırlıyorum. Okulun bahçe duvarına kadar varır, karşıdan seyrederdik. Kız Meslekin güneyinde Halk Kütüphanesi var. Salonunda her yıl Ekim ayında Konya Âşıklar Bayramı'nın yapıldığı bina.(Rahmetli Feyzi Halıcı'nın başkanlığını yaptığı Konya Kültür ve Turizm Derneği organize ederdi bu bayramı.) İşte orada ilk defa -geleneksel kıyafeti içinde- "İstiklal Harbi Destanı"nı okuyan Âşık Abdülvahap Kocaman'ı yakından görmüştüm. O yıl bu şiiriyle birincilik almıştı. Âşık Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Âşık Reyhani, Mevlüt İhsani, Feymanî, Rüstem Alyansoğlu gibi dev âşıkları ve bayrama katılan diğer âşıkları orada dinlemiştim.
Halk Kütüphanesi salonunda iki öğretim yılı boyunca seyrettiğim tiyatroların sayısını bilmiyorum. O zamanlar henüz Konya'da televizyon yaygınlaşmamıştı. Her Cumartesi akşamı Devlet Tiyatroları bir oyun sahnelerdi. O piyeslere Konya'nın varlıklı ve kültürlü(genellikle)aileleri gelirlerdi. Kimisinin yanında çocukları olurdu, kimisi de karı-koca gelirlerdi. İşte biz bu çocuksuz ailelerin -girişte- peşlerine takılarak onların çocuklarıymışız gibi salona girer ve oyunu seyrederdik. Kapıdaki görevli bunu anlamaz mıydı, yoksa anlardı da göz mü yumardı, orasını tam bilemiyorum.
Kütüphanenin güneyinde Vali konutu vardı. Onun önünden doğuya doğru giden yol o zamanki Eski Garaja kadar ulaşırdı. O yolun üzerinde, biraz ileride solda Arkeoloji müzesi, sağda da Sahip Ata Medresesi vardı. O civardaki esnaflar genellikle hırdavatçılar ve nalburlardı.
Vali konutunun karşısı (güneyi) Mümtaz Koru İlkokulu'ydu. Biz her gün onun bitişiğindeki sokaktan Muhacir Pazarına ulaşır, onu ortadan geçer Mevlana Ortaokulu'na ulaşırdık. Sabah gider öğlen dönerdik. İkili öğretim vardı. O tarihlerde Konya'da ortaokul sayısı azdı. Mevlana Ortaokulu, Karma Ortaokulu, Kız Ortaokulu ve sanırım bir de Dumlupınar Ortaokulu.
Lise sayısı daha çoktu Konya'da o yıllarda. Okula giderken ortasından yarıp geçtiğimiz Muhacir Pazarının bitişiğinde( batısında) Ticaret Lisesi vardı. Onun hemen yanında (batısında) Endüstri Meslek Lisesi vardı. Gazi Lisesi, Karatay Lisesi, Atatürk Kız Lisesi düz liselerdi. İmam -Hatip Lisesi ve Kız Öğretmen Okulunu da unutmayalım.
Yükseköğretim seviyesinde ise Eğitim Enstitüsü ve DMMA(Devlet Mimar Mühendislik Akademisi) vardı. Eğitim Enstitüsü Meram'da idi. DMMA'nın ana binası Eski Garaj civarındaki Cıvıloğlu’ndaydı. Ek binası ise Gazi Lisesi'nin kuzeyindeydi.
Gazi Lisesi ile Mümtaz Koru İlkokulu arasında büyük bir döner kavşak vardı. Bu kavşaktan batıya giden yol tren istasyonuna ulaşırdı. Bu yolun güneyinde Mümtaz Koru'dan sonra DSİ vardı. Onun batısında yolun karşısı Atatürk Spor Sitesiydi. Konya'da sporun kalbi orada atardı. İki çim saha, iki toprak futbol sahası ve bir spor salonu vardı.(Sonraki yıllarda daha büyük bir spor salonu yapıldı). Buradaki bir nolu çim saha ana saha(stadyum) idi. Açık ve kapalı tribünler karşılıklıydı. Sahanın etrafı veledrom ( bisiklet yarışları için) idi. O yıllarda Türkiye'de iki statta veledrom olduğu söylenirdi. Birisi Konya'da, diğeri de Balıkesir'de.
Bir nolu çim sahada o yıllarda hafta sonları(genellikle pazar günü) Konyaspor’un ve Konya İdman Yurdu'nun maçları oynanırdı. Bir hafta birinin öbür hafta diğerinin maçı olurdu. İki takım da ikinci ligdeydi. Konyaspor 'un forması siyah- beyaz, amblemi çift başlı Selçuklu kartalıydı. İdman Yurdu'nun forması yeşil-beyazdı. Daha sonra, sanırım 1990'larda bu iki takım birleşti ve şimdiki Konyaspor'u oluşturdular. Birisinin adı, ötekinin de rengi esas alındı.
Birinci ve ikinci amatör kümede çok sayıda futbol takımı vardı. İlçe takımları dışında, Kültürspor, Stadspor, Demirspor, Kromspor gibi takımları hatırlıyorum. Cumartesi ve pazar günleri oynanan bu maçları kolay kolay kaçırmadım. Bazen yakın olmasına rağmen Gazi Lisesi'ne öğle yemeğine gitmediğim de olurdu. Konyaspor ve İdmanyurdunun maçları paralıydı. Bilet alamadığımız için maça giremez, stadın çevresinde dolanırdık. Seyircilerin seslerinden (tezehüratlarından) gol olduğunu anlardık. Ancak genellikle son 15 dakikada stadın kapıları açılırdı ve hurra sahaya dolardık. Gollerde çoğu defa o dakikalardan sonra olurdu.
Stadyumda futbol dışında başka branşlarda karşılaşmalar da olurdu. Atletizm, bisiklet yarışları, salonda güreş, boks, basketbol karşılaşmalarını da kolay kolay kaçırmadım.
Heyhat! Şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor. Benim inancım odur ki, sırf adını silmek için o güzel tesisi yok ettiler. Şimdi yerine "millet bahçesi" yapmışlar. Bir de cami yapılıyor. Sanki Konya'nın camiye ihtiyacı var. Olsa bile cami yapacak yer mi yok. Nüfusu bir buçuk milyon olmuş bir şehirde yeni stad ya da stadların yapılması burasının yıkılması için gerekçe olamaz. O spor tesisi Konya'nın Cumhuriyet dönemindeki spor tarihini de temsil ediyordu. Orada bütün amatör sporcular çalışıyorlardı ve yarışıyorlardı. Futbol, basketbol, voleybol, bisiklet, tenis, güreş, boks, atletizm vb. branşlarında hizmet veren böyle bir tesisin yıkılması bence cinayettir.
Tekrar konuya dönersek, Atatürk Spor Sitesinin batısından geçen yolun karşısında( batısında ) Feridiye Karakolu vardı.( Şimdi Meram İlçe Emniyet Müdürlüğü olmuş). Onun devamında karşılıklı çeşitli dükkan ve mağazaların bulunduğu( Anıttan sonra devam edip gelen) cadde Konya Tren Garına dayanırdı( yine öyle).
Anıt, Zafer, Alaaddin Tepesi, ve Mevlana'yı bazı anılarımla birlikte sonraki yazımda anlatacağım.