Millî kültürümüzün en önemli kaynaklarından birisi Türk halk edebiyatıdır. Halk edebiyatımızın en önemli dallarından birisi ise âşık edebiyatıdır.
Âşık edebiyatı, âşıklık geleneği dediğimiz, belli kuralları olan bir çizgide akıp gelmiştir. Bu geleneğin kökeni İslamiyet öncesi döneme dayanır.Türkistan'da filizlenmiştir ancak gelişip güçlendiği yet Anadolu olmuştur.13-14. yüzyıllarda daha çok dini- tasavvufi çizgide gelişen halk edebiyatı 15-16. yüzyıllardan itibaren bugünkü çehresine bürünerek yol almıştır.
Türk âşık edebiyatı deyince ilk akla gelen isimleri yüzyıllar itibarıyla şöyle özetleyebiliriz: 16. yüzyılda, Pir Sultan Abdal akla ilk gelen isimdir. 17. yüzyılda, Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık Ömer, Gevheri ve Ercişli Emrah ilk akla gelen halk şairleridirler. 18. yüzyılda, Bursalı Âşık Halil, Abdi, Tamburi ve Levni sayılabilir. 19. yüzyılda bir hayli önemli şair sayabiliriz. Seyrani, Ruhsati, Erzurumlu Emrah, Sümmani, Dadaloğlu, Dertli ve Gufrani. 20. yüzyılda âşıkların sayısı daha da artmaktadır. Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan, Davut Sulari, Ferrahi, Reyhani, Abdulvahap Kocaman, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Mevlid İhsani, Halil Karabulut, Mahzuni, Ozan Ârif ve Feymani mutlaka sayılmalıdır.
Âşıklık geleneği deyince değinmeden geçemeyeceğimiz hususlardan birisi de "Âşık Kolları"dır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
1. Emrah Kolu
2.Ruhsati Kolu
3.Şenlik Kolu
4. Sümmani Kolu
5.Dertli Kolu
6.Huzuri Kolu
7. Derviş Muhammed Kolu gibi.
Bunların en önemli görülenleri ilk üç sırada olanlardır. En canlı kol ise Şenlik Koludur.
Âşık edebiyatı üzerine çalışan araştırmacılar ozanları şu şekilde sınıflandırmaktadırlar:
1. Köy Âşıkları
2. Konar- Göçer Âşıklar
3.Kasaba ve Şehir Âşıkları
4.Asker Âşıklar
5. Dini- Tasavvufi Âşıklar.
Bu konu uzun ve geniş bir konudur. Bu yazının sınırlarını çok aşar. Biz en iyisi, 20.yüzyılda yaşayan (1934-1978) ve Konar - Göçer âşıklar sınıfına dâhil edebileceğimiz Âşık Ali Karabacak'tan bir şiirle yazımızı sonlandıralım.
Bizim eller Adana'ya inerdi
Beşyüz çadır bir araya konardı
İlkbaharda Toroslara dönerdi
Bizi bura devre attı yolumuz.
Arkacına katar tülü çökerdi
Sağmal gelir yoz yerinden kalkardı
Gelin- kızı seyrangaha çıkardı
Açılırdı yeşilimiz alımız.
Bahranamız gider yayla yolunda
Kuşlar name döker ardıç dalında
Pür silahlı Arap atı kolunda
Hiç ölümden korkmaz idi delimiz.
Ali diyor belayına derdine
Düşemedim dürüstüne merdine
Hiç bir nesil karışmadı ırkıma
Aslı pak tertemiz Türk’tür elimiz.