“Bizim milletimiz çok çalışkan” demeyi tercih edersek kişileri gayrete getiririz.
Ama “Bizim milletimiz çok tembel; kahvehaneler ağzına kadar dopdolu. Elin adamı öyle mi ya, adamlar çalışıyorlar” dersek tembelliğe davet olur.
O tembel dediğimiz adamlar Avrupa’ya işçi olarak gidince çalışkan oluverdiler.
Türkiye’de amele pazarına çıkınca çalışmaya giden, eğer iş bulabilirse bin lira kazanır, onunla bir kilo et alabilir.
“Bin liraya gitmem, o eti de yemem” der, öğleye kadar yatar, bin lira kazanıp bir kilo et alamaz ama vücudu da yorulmaz.
Yani fazla kaybedeceği bir şey yok.
Bu tembel adam, Avrupa’ya gidince işe gitmediği gün yüz avro kaybedeceğini bildiğinden gitmemezlik yapmaz.
Köyünün en tembel adamı, Avrupa’da kazandığı parayla, orada öğrendiğini Türkiye’ye de getirerek hem kazanıyor hem de ülkeye kazandırıyor.
Bir teneke buğdayı toprağa attığında beş teneke alabilen, kendi çalıştığı günleri hesap etse tamamı zarar olan bu çiftçi, birçok seneler toprağını da ekmeyip bırakıyordu.
Avrupa’da toprağın dilini öğrendi, şimdi aynı topraktan bire elli almaya başladı. Ve şimdi buranın en çalışkan adamı oldular.
Devlet yetkililerimiz, bu millete toprağın dilini öğretsinler.
Trafikten bir yetkili, bir görevli iki sene önce bir yaz günü, işçilerimizi uyarıyor: “Avrupa’dan arabayla çıkıyorsunuz, iki günde Edirne’ye geliyorsunuz. Edirne’deki otellerde dinlenmeden, evime varayım diye çıkıyorsunuz ve yolda yorgunluk veya uyku nedeniyle kaza yapıyorsunuz” diyor.
Dürbünün tersinden bakıyor. Bu işçilerimiz aynı yoldan geriye de gidiyorlar. İki günde Almanya’ya varıyorlar. Yolda yatmadan üçüncü gün Hollanda’ya da gidiyorlar ama kaza yapmıyorlar.
Çünkü orada trafik işaretleri harika, yolların genişliği, düzgünlüğü, virajların eğimi mühendislik harikası. Ansızın karşına çıkan çukur veya tümsek yok.
Kendi halkına tepeden bakan bir çevre uzmanı, “İşçilerimiz, Edirne gümrüğünden girince bu cennet vatanın mis gibi kokusunu almak için arabadan iner, sonra arabanın çöplerini bu cennet vatana boşaltır ve yoluna devam eder” diyor.
Bana bunları anlatan bir Lions üyesi iş adamına: “Şöyle bir deneme yap; bir adamla yaya olarak gezerken iki muz satın al. Ayaküstü yiyiniz, gezindiğiniz yer kirli, çöplü bir yer ise o yanındaki adam, muzunu yedikten sonra muz kabuğunu hiç tereddütsüz yere atacaktır.
Aynı adamı yine yanına al ve yağ döksen yalanır bir yerde gezerken yine iki muz al, adam o muzu yedikten sonra muz kabuklarını yere atmayacaktır” dediğimde, “Çok haklısın hocam, kendimden kıyasla söylüyorum” demişti.
Cennet vatanımıza gelince yerlere tüküren, arabanın pisliğini yola boşaltan aynı adam, geri giderken bunu Almanya’da veya Hollanda’da yapmıyor.
Çünkü her taraf temiz ve durak yerlerinde çöp boşaltma yerleri var ve içleri devamlı boş tutuluyor.
Parası çok, görgüsü yok bir zengin, Neyzen Tevfik’i köşküne yemeğe davet eder.
Yerler içerler, köşkün bahçesine geçerler. Adam önde Neyzen arkada giderken, boğazından gelen balgamı boşaltmak için sağına bakar menekşeler, soluna bakar güller, her taraf çiçekle bezenmiş. Tükürememiş. Ama yutamamış da.
Garip bir ses çıkarmış adam, geri dönünce adamın alnının ortasına boşaltmış balgamı ve, “Kusura bakma, başka uygun yer bulamadım” deyivermiş.
Hem Türk vatandaşı hem de Amerikan vatandaşı olan bir hanımefendi, Türkiye’ye gelince pasaport kontrolünde erkek polise yüzünü açmıyor.
Kadın polis de o anda bulunmadığından uzun süre polislerle kadın arasında tartışma çıkıyor.
Gerici avına çıkan basın orada. Televizyon spikeri, “İşte sayın seyirciler, bu çağda havalimanında bu görüntüler” diyerek kadını ayıplıyor.
Peki de bu kadın, sizin hayran olduğunuz ülkeden geliyor. Ve o ülkede bu başörtüsünü sorun yapmıyorlar.
Türkiye’de İlkokulu bitiren bir insan zamanla köyde okuma yazmayı bile unutabiliyordu.
Çünkü okuma bilmemek ona hiçbir şey kaybettirmiyordu, bilmek de kazandırmıyordu. Ama Avrupa’ya gittikten sonra okuma yazma öğrenmek zorunda kalan ve öğrenen işçilerimiz oldu.
Tepe gözlük yapıp, insanımıza tepeden bakıp, kendi hatalarımızı onlarda görüp, tenkidi başkalarına yönelterek rahatlama yerine fertten devlete kadar herkes kendine düşen görevi yerine getirsin.
Yorumlar
Kalan Karakter: