Bir eli yağda bir eli balda ama içi her an saldırı olacağı endişesinde olan kişiye rahat diyebilir miyiz?
Çocuğunun okul yolunda kaçırılacağı telaşındaki adama ne huzurlu adam diyebilir miyiz?
Karun yolunda yürüyenlerin, haramlarla büyüyenlerin mafya tarafından üzerine çöküleceği endişesini taşıyanların birine gönlü rahat denebilir mi?
Ev sahiplerini öldürüp yerine saray yapan ama öldürülme korkusuyla hep sığınakta yaşayan, arkadaşlarıyla toplantısını bile sığınakta yapan, tuvalet ve banyoda bile silah asılı bir mekânda yaşayan ve çağın her türlü teknolojisiyle donatılmış evlerinin sığınaklarında her an yer değiştiren Netanyahu gibi adamların ağız tadıyla yemek yediği bir gün olur mu, söyleyebilir miyiz?
Yatağının içine avro dolduran, yorganının içine dolar döşeyen, yastığını lira ile dolduran, saçının her teline toka yerine sterlin asan ama her an çaldığı paraların sahiplerinin pencereden namlu uzatacağı endişesi taşıyanların mutlu olduğunu mu sanırız?
Paralı askerlerin savaşırken rahat hareket ettiğini mi zannederiz?
Karşı tarafın daha fazla para verip silahın kendisine döneceği endişesi hep olur içlerinde.
Yüksek paralarla güvenlik timi kiralayan, onlardan da şüphe edip onları izlettiren adam, bu dünya cehenneminde kavruluyor demektir.
Çıkarları için bütün suçları işleyenlerin bu dünyaları bile hep korku, endişe, ürperme, çekinme içinde geçerken ömür biterse ahirette cehennem ateşi.
İnsan kesip organ satan doktor da çıkarı için çalışır.
Kiralık katiller de çıkarı için çalışır.
Uluslararası kanunlara uygun olarak kurulan paralı askerler için hedef yoktur. “Ateş” emri geldiğinde baba evine de ateş ederler.
Başka ülke için ajanlık yapan, beş dil bilen, bilginler de çıkarları için ajanlık yaparlar.
Kâfirliğin, kendine göre pis kokusu vardır.
Bu koku, Ortadoğu’da, Güney Amerika’da, Doğu Türkistan’da, Afganistan’da ve birçok yerde kan, gözyaşı, sarin gazı, serpme bombalar, barut, feryat, figan kokusu olarak dünyayı çekilmez hale getiriyor.
Bu koku, sokakta öldürülen kadınların feryadıdır.
Bu koku, öldürülmek üzere ambulansla taşınan çocukların sessiz çığlığıdır.
Müslüman’ın çıkarı, o sömürürken katiller ordusunun burunlarının kan ve gözyaşından zevk alan burunlarını kırmak değil, kâfir kalplerindeki inkâr damarlarını Kur’an-ı Kerim’in rahmet ayetleri ile yumuşatmak, en büyük çıkarıdır.
Eğer yumuşamazlarsa dünyayı kokutan bu ayakta gezen leş insanları, burunlarından değil, boyunlardan vurmak en büyük çaredir.
Müslüman da çıkarı için çalışır ama Müslüman’ın çıkarı, Allah’ın rızası ve O’nun lütfedeceği cennetine layık olup hem bu dünyasını güzelleştirmek hem ahretini güzelleştirmektir.
Müslüman, kendisine bir nefes bile veremeyen kendisi gibi ölümlülerin kriterlerini terk edip kendisini, aklını, kalbini, aldığı nefesini burnunun önüne kadar getiren Allah celle celalühün bildirdiği İslam’ın bütün emir ve yasaklarına uyması onun için en büyük çıkardır.
Müslüman, bunları yaparken karşılaştığı bütün zorlukları tevekkülle karşılar ve kendisine hizmet ödülü olarak görür.
Allah (c.c) Kur'an-ı Kerim’de şehitleri anlatırken; “Onları daha önce tarif ettiği cennetine koyar” veya “Onları kokusunu koklattığı cennetine koyar” buyurmuş.
“Onları tarif ettiği/koklattığı cennete koyacak.” (Muhammed süresi ayet 47/6)
Sahabeden Enes bin Nadr, Uhud harbinde;
Babam Nadr’ın Rabbine yemin olsun ki, ben cenneti istiyorum ve ben Uhud’da cennetin kokusunu alıyorum" dedi, sonra düşmanın üzerine yürüdü ve seksen küsur darbe sonunda şehit oldu.” (Buhari, Sahih, K. Cihad bab 12)
Herkes çıkarı için hareket eder.
Ama Müslümanlar, küçük çıkarlar için değil, en büyük çıkarı olan Rabbinin rızası ve onun lütfu olan cennet olduğundan, o cennete layık işler yapmaya çalışır.
Dünyanın tamamı, cennetin bir gününe değmez
Yorumlar
Kalan Karakter: