Sevgili Peygamberimiz, Medine’ye hicret ettiğinde, kendisini karşılamaya gelenlere yaptığı ilk konuşmanın ilk cümlesini Beni Kaynuka ‘Yahudilerinin Hahamı’ Husayn, şöyle anlatır:
“Peygamber (Allah’ın selamı onun üzerine olsun) Medine’ye gelince insanlar koşarak onu görmeye gittiler.
Koşarak gidenler arasında ben de vardım. Ben onun yüzünü araştırdım. Bildim ki, onun yüzü yalancı yüzü değildi. Ondan ilk duyduğum söz:
“Selamı yayınız,
Yemek yediriniz,
Akrabalık bağlarını kuvvetlendiriniz,
İnsanlar uyurken gece namazı kılınız,
Ve cennete selam/selametle giriniz.”
(Müslim, Sahih, K. Mesacid, bab 27, Tirmizi Sünen, K. Sıfat’ül-Kıyamet ve’r-Rikak bab 42, İbni Mace, Sünen, K. İkamet’üs-Salat, bab 174, K Et’ıme, bab 1, Nesai, Hakim Müstedrek, Ahmed Müsned, Abdullah bin Selam hadisi)
Şu anda bizim en fazla ihmal ettiğimiz şeyleri sıralayıveriyor:
Selamı terk etme, yedirme, akrabalık bağlarını sağlamlaştırma ve gece namazı.
Bugünden itibaren cep telefonlarından Müslüman birine bir şeyler yazmaya başlarken selamla başlayalım “Selamünaleyküm” veya “es-Selamünaleyküm” diyelim ve o dostumuza, sağlıklı olması, her türlü tehlikeden selamette bulunması, kendisiyle ve diğer Müslümanlarla barışık kalması… duasını yapalım.
Bu dua hem kendimizin hem dostumuzun psikolojisini iyiye, doğruya, güzele yönlendirmiş olur, hem bir sünneti yerine getirerek sevap işlemiş oluruz.
Selam verdiğimiz de bize, “Aleykümselâm” derken aynı duanın bize de olmasını ister ve günah işlemediğimiz bir ağızla dua etmiş oluruz.
Biz kötü sözlerimizi kendi ağzımızla söylediğimizden, dostumuzun ağzıyla günah işlemediğimizden karşılıklı olarak günah işlemediğimiz ağızlarla dua etmiş oluruz.
Sevgili Peygamberimiz, İslam’ı tebliğ görevinin bir kısmını mektuplarla yapmıştır.
Bu güne kadar mesajlaştığınız dost ve akrabalarınıza her mesajda sevap kazandıracak bir farz, vacip veya sünnet tavsiyesinde bulunsanız bugüne kadar karşınızdakine birçok bilgi akıtmış olursunuz.
Dost ve akrabalar arasında serveti, makamı, şöhreti, rütbesi sizi etkilemesin.
Hepsine eşit şekilde değer verelim ama onların daha iyi anlayacağı cümleleri seçelim.
Yani tebliğin özel bir metodu yoktur. Her an tebliği düşünecek olursanız, Rabbim her an tebliğ etme yolları gösterecektir sizlere.
Biz kime İslâmi tebliğ yapacağız? Böyle hayalimizde görmediğimiz, bilmediğimiz bir adam arıyoruz gibi geliyor.
Cemiyetimizin içindeki herkes ben de sen de tebliğe muhtaçtır.
Bildiğimizin âlimi, bilmediğimizin cahiliyiz.
En sevdiğiniz yemeği yerken yanınızda bulunanlar olursa yemeğin tadı yiyenlerin sayısı kadar artar ya, işte İslam’dan öğrendiğiniz bir şey sizin bu dünyada yolunuzu aydınlatır, öbür dünyada Rabbin rızasıyla cennete ulaştırır.
Böylesine bir iman nimetini gizleyerek ondan nasıl tat alınabilir?
Taşlıcalı Yahya (1489-1592)
“Kaşki sevdiğimi sevse kamu dil-i cihan
Sözümüz cümle heman kıssa- canan olsa”
Yanı: “Keşke sevdiğimi bütün âlem sevseydi de hepimizin söz konusu, sevdiğim olsaydı” diyor.
Keşke bütün âlem, “Allah vardır, birdir, doğmamıştır, doğurmamıştır, ortağı ve benzeri yoktur” deseydi de aradaki ayrılıklar, ihtilaflar, savaşlar, kan akıtmalar, can almalar dursaydı.
Yorumlar
Kalan Karakter: