Hepimizin bildiği bir hadis-i şerif vardır.
Sevgili Peygamberimiz:
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin” buyurur. (Buhari, Sahih, K. İlim, bab 12)
İbadette, adalette, sosyal hayatta, insan ilişkilerinde kolaylaştırmak için veya zorlaştırmak için herkesin istediği gibi bir hayatın önünü açmak değildir.
O zaman insan olmaya gerek yok.
Hayvanlar için bir yasak yok.
Onu mu isteyelim.
İnsan kelimesinin “ünsiyyet” kelimesinden türetildiği söylenir.
Yani birlikte, uyum içinde yaşamak üzere yaratılmışız.
“Uyum” bir şeye uymak demektir.
Kime uyalım?
Çoğunluğun seçtiğine mi?
ABD’de çoğunluk Trump’ı seçmiş,
İsrail’de Netanyahu’yu seçmiş,
Rusya’da Putin’i seçmiş,
Çin’de Şi’yi seçmiş.
Şimdi ne yapalım, bunlardan birini mi seçelim ve ona uyalım?
1960 ile 1980 arası komünistlerin bir kısmı Leninci, bir kısmı Mao’cu, bir kısmı “Enver hocacı… olmuş ve ona uyup Türkiye’nin de ona uyması için hem komünistler kendi aralarında, hem kendi dışlarındaki öğrencilerle savaş halinde idiler.
Bu bütün ülkelerde parti başkanları aynı mücadeleyi veriyorlar.
Kimin dediğine uyalım?
Bütün sekiz milyar insanı yaratan, yaşatan, kalbini, kan damarlarını, beynini yaşatan kimse, O’nun dediklerini, elçisinin uyguladığı şekilde yapalım.
Yani yaratanımıza uyalım.
Allah’tan daha merhametli havalarına girip de insanların işini zorlaştırmayalım.
Allah’ın Rasülü’nden daha takvalı iş yapmaya kalkıp, başkalarına da yapmasını istemeye veya zorlama bidatına kalkmayalım.
Farzı, vacibi, sünneti, mübahı, helali, haramı, mekruhu, müfsidi kitap ve sünnete göre yerine getirmek, kolaylaştırmaktır.
Bu ten ve canı yaratan Allah, insanın kolayına ve zoruna gidenleri en iyi bilendir.
Müjdeleme ve nefret ettirme de öyledir.
Kur’an-i Kerim’den yalnız cennet ayetlerini anlatan hocalarımız olduğu gibi, yalnız cehennem ayetlerini anlatan hocalarımız vardır.
Ama her ikisine de teşekkür etmeyi ihmal etmemeli.
İkisinin yaptığını topladığımızda denge kurulmuş olur.
Ölçü, hiçbir zaman ben veya biz olmamalıyız.
Ölçümüz Kur’an.
Kur’an-i Kerim’de cennet ne kadar anlatılmışsa, cehennem de o kadar orantılı anlatılmalı.
Kur’an baştan sonuna kadar atlamadan anlatan hocalarımız da vardır; bunlar orana dikkat edenlerdir.
“Orta ümmetin” peygamberi Muhammed aleyhisselama bakalım ve dinleyelim:
Hazreti Ömer’in oğlu Abdullah (r.a.) haber veriyor: Allah’ın Rasülü, bir gün odalarından birinden çıktı ve mescide girdi.
Bir de baktı ki, iki halka gördü; o halkalardan biri Kur’an okuyorlar ve Allah’a dua ediyorlar.
Öbür halka, öğreniyorlar ve öğretiyorlar.
Allah’ın Rasülü, “Hepsi hayır üzerindedirler; şunlar, Kur’an okuyorlar, Allah’a dua ediyorlar. Allah dilerse kabul eder, dilemezse kabul etmez.
Bunlar ise öğreniyorlar ve öğretiyorlar, ben muallim/öğretici olarak gönderildim” dedi ve onların yanına oturdu” (İbni Mace, Sünen, K. Giriş-Fazlü’l-ulema bab 17)
Yani öğrenen ve öğretenlerin yanını tercih etmiş ama “Hepsi hayır üzerinde idiler” diyor.
Âlimin abid/çok ibadet yapan üzerindeki fazileti/üstünlüğüyle ilgili çok hadis vardır ama dikkat ederseniz bu “fazilet” yarışında üstünlük âlimdedir derken abidlerin de faziletli olduklarına işaret ediyor.
Bu konularda tartışmaya girmeden, önce ilim, sonra ibadet olduğunu anlatın ama yalnız ibadet edenin faziletsiz olduğunu söylemeyin.
Sevgili Peygamberimiz:
… Allah beni zorlaştırıcı ve hata etmelerini isteyip üzerlerine saldırıcı değil, öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi, buyurmuştur.” (Müslim, Sahih, K. Talak, bab 4)
İlmi zorlaştırmayalım.
Aile içindeki hayatı zorlaştırmayalım.
Okulda eğitimi zorlaştırmayalım.
Geri zekâlı ile ileri zekâlıları aynı kefeye koyup hepsinden aynı notu beklemeyelim.
İşçi işveren arasında iş ve ücret dengesi sağlanmalı.
Yüz kilo kaldıranla elli kilo kaldıranı aynı tutmamalı.
Her işçiye patronun yediğinden yiyecek, giydiğinden giyecek ve barınacak yer sağlanmalı.
Herkese gücü oranında iş vermeli.
Rabbimiz buyurur:
“Allah, kişiye ancak gücünün yeteceği kadarını teklif eder.” (Bakara süresi ayet 2/286)
Yorumlar
Kalan Karakter: