Arapça bir söz vardır: ‘El-ilmü saydün, zabtüha kaydün.’ Türkçesi: ‘İlim bir avdır, yazmak da o ilmi avlamaktır.’
Bu sözü ne zaman söylesem, hemen aklıma baba dostum, soylu Karaman şehrinin ve Kâzımkarabekir kasabasının Karalgazi köyünün yetiştirdiği kıymetli insan, şair, yazar, bilim adamı Prof. Dr. Mehmet Asil Yılmaz gelir. O hem bilimin peşinden koşan bir bilim adamı, hem de bilimi, hayatı anlatan bir yazar ve şairdir.
Bir köylü çocuğu olarak keçilerin koyunların arkasında koşturduğu zamanlar köyünün ismi Karalgazi’nin Bizans döneminden kalan ‘Kral Kızı’ söyleminden geldiğini bilmiyordu. Fakat o, köyündeki ilkokulu bitirip sonrasında bir ömür köyde yaşamayı seçmeyi düşündüğü bir zamanda dayısının elinden tutup onu okuması için dışarıya götürmesi, evinden, köyünden, anne babadan kardeşten uzakta liseyi bitirip, 1962 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bitki Sağlığı Bölümünden mezun olup, ardından Milli Eğitim Bakanlığının yurt dışı doktora bursu sınavını kazanarak 1966 yılında Amerika’ya gittiğinde, sadece köyünün isminin nerden geldiğini değil, bilimi, sanatı, memleketini, dünyayı da en iyi şekilde öğrendi.
New Jersey Eyaletinin New Brunswick kentinde, Rutgers The State University, Cook College, Plant Pathology Departmanında 1969 yılında Master Öğrenimini,1972 yılında da Doktora Öğrenimini tamamladı. Plant Pathology Departmanı tarafından öğrenim dönemi sürecinde gösterdiği başarılı çalışmalarından dolayı kendisine (Sigma Ʃödülü) de verildi.
Aynı yıl Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümünde asistan olarak göreve başladı. Fitopatoloji Ana Bilim Dalında 4 Kasım 1976 tarihinde Doçent, Aralık 1981 yılında da Profesörlük unvanını kazandı.
Mehmet Asil Yılmaz, 1979 yılında Tübitak, 1982 yılında da Nato Araştırma Burslarını kazanarak, sırasıyla (Rothamsted Agricultural Experimental Station, İngiltere’de de ve Rutgers The State University Plant Pathology ABD de ) konusu ile ilgili araştırmalar yaptı.
İngilizce ve Türkçe olmak üzere yurt içi ve yurt dışı dergilerinde olmak üzere çok sayıda araştırma makaleleri, üç ders notu kitabı ile bir de ders kitabı (Text Book) yayımlandı.
Emekli oluncaya kadar geçen hizmet yılları sürecinde, ‘Avrupa Bitki Sebze Virus Hastalıklarının Türkiye Koordinatörlüğü’ (The I.S.H.S. Vegatable Virus Working Group in Europe ve Turunçgiller, Asma Virus hastalıklarının da CHİEAM Akdeniz Ülkelerinin) Türkiye temsilciliğini yürüttü.
Bitki virüs hastalıklarının tanılanmasında kullanılan ‘ELİSA ve Moleküler Tanılama Yöntemlerini’ Türkiye’de ilk kez uygulamaya konulmasında da öncü araştırmacı olarak görev yaptı.
2009-2010 yılları arasında ( European University of Lefke, Agricultural Sciences and Techonology Fakültesinde) görev aldı.
Karaman-Bozdağ yöresinde kurulması öngörülen çimento fabrikasının (atık ve artıklarının) tarım arazilerine, meralara doğaya ve çevreye vereceği zararların engellenmesinde Karaman halkıyla beraber onlara öncülük yaparak aktif görevler aldı. Bu hizmetlerinden dolayı kendisi Karaman Kültür ve Eğitim Vakfı tarafından Mart 2008’de bir Plaketle ödüllendirildi.
Mehmet Asil Yılmaz TMMOB Ziraat Mühendisleri Odasının 2012 Bilim Ödülünü aldı.
Bilimsel çalışmalarına ek olarak ‘ÖZGÜRLÜK ELDE DEĞİL’, ‘OĞUL BALI’, ‘SEVDA YAĞMURU’ isimli üç tane şiir kitabı yayımladı. Bunlara ek olarak; ‘SONBAHAR GÜLÜ’, ‘ÇAN ÇİÇEĞİ’, ‘BENİM ADIM MEHMET’, ‘ANADOLULU ELİF’İN ROMANI’, yayımladı. Şiir kitaplarının gelirlerini ‘Sokak Çocukları Derneği’ne bağışladı. Romanlarının gelirlerini de ‘Karaman Eğitim ve Kültür Vakfı’na bağışladı. Üniversite de okutulan ders kitabının gelirlerini de fakir üniversiteli öğrencilere bağışladı.
Amerika da ve dünyanın dört bir yanında, önüne şanlar, makamlar, büyük imkânlar sunulduğu halde, o, her zaman özünü, köyünü, nerden geldiğini unutmayıp, “Ben köylü Mehmet’im” dedi ve kendi ülkesine gelip, kendi halkına faydalı olmak istedi. Köyünü, Kâzımkarabekir kasabasını, Karaman’ı hiçbir zaman unutmadı. Çocuk ruhu hiçbir zaman kaybolup gitmedi. ve Prof. Dr. Mehmet Asil Yılmaz en çok çocukken koyunların keçilerin peşinden koştuğu köyünü sevdi.
Geçmişe, “Keşke” demeyi yasaklamış Sevgili Peygamberimiz. Fakat biz insanlar hep keşke deriz. Evet, keşke, memleketi, bu, soylu şehirlerin kültür mirasında besleyip büyüttüğü kolay yetişmeyen dünya çapındaki bilim adamına gerçek değerini verebilseydi. Amerikalıların çok büyük imkânlar önüne sermesini teperek, “Ben ülkeme gideceğim, kendi memleketime yararlı olacağım,” diyerek Amerika’dan Türkiye’ye geldiğinde kendisine çalışma olanağı verilmediği, çok büyük zorluklarla karşılaştığı, beş parasız kaldığı, 35 yaşında köyünde babası Cafer Ağa’nın eline baktığı, bunu her anımsayışta gözyaşlarına boğulduğu sahneler olmasaydı.
Yine de her türlü zorluğu aşmış, kendi deyişiyle, ‘bir ömür sırtında bir tek eğri odun taşımayan,’ adam olarak kalmıştır. “Hayatım boyunca ömrümün her döneminde bu güne kadar hayat medresesine hiç eğri odun taşımadım,” demiştir.
Baba dostum Prof. Dr. Mehmet Asil Yılmaz’ın bana anlattığı bir anısıyla bitiriyorum efendim.
“1973 yılıydı, eşimle Ereğli’ye gitmek için Karaman garında tren bekliyorduk. Muammer Baran abiyi görünce yanına gittik. O çok kibar, asil görüntüsüyle sohbet ederken bana mesleğimi sordu. “Bitki hastalıkları üzerine…” dedim. “Botanik mi mesleğiniz?” deyince şaşırdım ve engin bilgisine hayran kaldım. Çünkü o zamana kadar Karaman’da ‘Bitki hastalıkları üzerinde çalışıyorum,’ dediğimde, hiç kimse bana ‘Botanik mi mesleğin?’ dememişti. Muammer Baran hocam benim için Karaman’ın ve kültürün ta kendisiydi…