Hocamahmut Mahallesi’nde, Kelefe’nin dükkânından balıklı şeker alıp yediğimde ne kadar mutlu olurdum, kırmızı ve yeşil olanları vardı, özellikle o renkte olanları seçerdim. Balıklı şeker benim için hem şeker, hem de güzel bir oyuncaktı, bugün bile ne zaman bir oyuncakçı dükkânının önünden geçsem, gözüm vitrinde böyle bir oyuncağı arar; boşuna; böylesine güzel bir oyuncağı bir daha yapamamışlardı.
Birde hiç görmediğim denizi özler, merak ederdim, yolların çamuru, soğuk, kar, yağmur, kısacası Karaman’ın kuzeyinden gelen kış nasıl kötü ve her şeyi aksatırsa, yazı da kavurucu sıcağı ile her yanı sarartırdı, Karaman’ın her yanı ovalarla çevriliydi, belki de bu yüzden denizi görmeği çok arzuluyordum, şansıma Anneannemler İzmir’e göçünce denizi gördüm, ama bir daha kırmızı ve yeşil balıklı şekerleri hiç göremedim.
Bir gün bir vapurun sesini duydum, denizde sıçrayan bir balık gördüm, Kemeraltı’nda el ele gezen cıvıl cıvıl gençleri, Kordonboyu’nda yüzen gemileri, Saat Kulesi’nin önünde atılan yemleri yiyen güvercinleri, Hisar Camisi’nin önünde şadırvanın çevresinde oturmuş dinlenen turistleri, Fuar’ı, hayvanat bahçesini, tavus kuşlarını, aslanları, kaplanları, fili, timsahı, yaramaz çocuklara benzeyen maymunları gördüm, ama ben kırmızı ve yeşil balıklı şekerleri bir daha hiç göremedim.
Belki de onları arayıp bulmak için gemici oldum; yedi deniz, üç okyanus dolaştım, köpekbalıkları, yunuslar, dev ispermeçet balinaları, martılar, albatroslar, uçan balıklar, ringa balıkları, dev ahtapotlar, fenerbalıkları, uskumrular, ıstakozlar, kılıçbalıkları, hamsiler, kırmızı sarı gagalı siyah beyaz gövdeli deniz papağanları gördüm, ama bir daha kırmızı ve yeşil balıklı şekerleri hiç göremedim.
İskenderiye feneriydim; altın güverteli bir gemiydim, sonsuz gökyüzüydüm, denizler, okyanuslar üstünde köprü kurdum, yıllarca yürüdüm yürüdüm, kırmızı ve yeşil balıklı şekerleri hiç göremedim. Karaman’a geldim onları bulmak için çok yıllar sonra; burada da artık yoktular, kırmızı ve yeşil balıklı şekerleri hiç göremedim.
Kırmızı ve yeşil balıklı şekerler, Karaman’ın o eski güzel günleri gibi kaybolup gitmiş, yok olmuştular.