Karaman, kültürü, tarihi, coğrafî durumu, bereketli
toprakları ve ticaret yollarının kavşağında yer alması nedeniyle¸ çağlar
boyunca değerli olmuş bir şehirdir. Batı Anadolu için İstanbul ne ise¸ İç
Anadolu için de Karaman aynıdır.
Karaman eski dönemlerde ‘Larende’ olarak bilinirdi. 1256'da
Karamanoğulları devletinin başkenti olan Larende, Cumhuriyetin ilanından sonra
KARAMAN adını almıştır.
İşte bu düzgün öz Türkçeyi en iyi kullanan insanlardan
biriydi Muammer Baran. Onun Türkçeyi kullanmasındaki ahenk ve lezzet bir
başkaydı. Fakat Muammer Baran yalnızca Türkçeyi çok iyi kullanmakla kalmaz.
Medrese¸ türbe ve külliyeleriyle Karamanoğlu Beyliği uygarlığının açık hava
müzesi görünümünde olan Karaman şehrinin manevi atası olmuş, üç kuşak
Karamanlı, Muammer Baran’ın güler yüzü, kültürü, şiirleri, hikmetli halleri ve
konuşmaları, mızıka sesleriyle büyümüştür.
Sadece bu kadar değildir Muammer Baran. Dürüst,
namuslu, onurlu, daima nezaketli kişiliğiyle insanlara örnek olmuştur. Elinden düşürmediği gülü çiçeği, meyveyi,
kitabı bir bereket timsali gibi dolaştırmış, adeta Karaman sokaklarına,
çarşılarına, pazarlarına bereket saçmıştır. Lise’ye giden talebeler
bilemedikleri soruları, Fransızca, İngilizce derslerini ona sorup
öğrenmişlerdir. Her hangi bir konuda
zorda yoklukta kalanın imdadına Hızır gibi yetişip ona yardım etmiştir. Anadolu
uygarlık tarihinde çok önemli yeri olan Karaman¸ aynı zamanda maneviyat erleri
ve Allah dostlarının da güzergâhı ve tasavvufun önemli merkezlerinden biridir.
Mevlana ve ailesi ilk kez Karaman’a gelip yerleşmiştir ve Muammer Baran’da 13.
nesil Mevlana hazretlerinin torunudur. Muammer Baran’ın anne tarafından
dedesi Hz. Mevlana soyundan Mevlevi şeyhi Hacı Salih Dede’dir. Mevlana hazretlerinin geninden gelen ilahi ulviyet
Muammer Baran’da tecellisini bulmuştur.
Muammer Baran pilotluk mertebesi ile bir uçak kazası
geçirmiş, ölmemiş ve geçirdiği
uçuş kazasından sonra, yıllarca Karaman Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği
yapmıştır. Muammer Baran
yeryüzünün belki de gelmiş geçmiş en kibar, en güzel konuşan, en kültürlü
insanıydı. Lâtince de dâhil olmak üzere altı yabancı lisanı çok iyi derecede
bilirdi, Bir dizesini hatırlattığınız şiirin, örneğin; ‘Han Duvarları’nın,
‘Sakarya Türküsü’nün, ‘Sutüven’in, ya da her hangi çok uzun bir şiirin tamamını
müthiş bir duyarlılıkla, coşkuyla adeta yaşayarak tamamını anında olağanüstü
bir ahenkle okurdu size.
Yukarıdaki,
o ünlü ‘SOKAKTAYIM’ şiirinde
belirttiği gibi, bir ömür Allah sevgisini anlatmış ve Allah’ı aramıştır.
Dünyanın ve maddi olan her şeyin gelip geçici olduğuna inanarak, ‘bir lokma, bir hırka’ düsturuyla
yaşamış, çok sade bir hayat sürmüş, hasır üzerinde yatmış, akşamdan akşama
yemiş, senenin üç yüz altmış günü oruç tutmuş, her sabah kabristanları,
medreseleri ziyaret edip, dualar etmiştir. Muammer Baran karşısına çıkan
insanlara öyle içten davranırdı ki, onlara kendi göremedikleri yanlarını
gösterir, yeteneklerinin, sevinçlerinin, iyi güzel yönlerinin açığa çıkmalarını
sağlardı.
Neşeli ve güler yüzlüydü.
Evine
getirilen hiçbir eşyayı ve gıdayı evinde bırakmaz, ihtiyacı olana dağıtırdı.
Böylece hiç bir eşya, gıda bulunmayan evine günlerce kapanır, Allah’a
zikretmekten kendinden geçer¸ O’nu tefekkür ettiği zaman ise kendinde ayrı bir
hâl zuhur ederdi. Derin bir vahiy haline daldığı; üç beş gün sonra evinden
çıkıp da “Neredeydin Muammer Abi?..” diye sorduklarında; Zikr-i ilâhîden başka
hiçbir şey hatırlayamaz; “Kâbe’ye gidip namaz kıldığını..” söylerdi. O anda
yüzlerce Karamanlı hacı da onu Kâbe’de namaz kılarken görmüştür.
Muammer
Baran, Karaman'ın sembolü olmuş, yediden yetmişe tüm Karamanlılarda tatlı hatırası
olan, dünyada eşi benzeri bulunmayan muhteşem bir insandı. Kimseye benzemezdi.
Giyinişi bile bambaşkaydı. Mevlevi Şeyhleri bir merasime iştirak etmiyorlarsa
destarsız sikke giyer. Muammer Baran’da başına destarsız sikke giymiş, üstelik
bu destarsız sikkenin üstüne birde Karaman’ın sembolü ongun kuşu koymuştu.
Karamanoğlu beyliği devrinde kullanılan gümüş paralarda ONGUN kuşu vardır.
Karaman’da, Alaaddin Ali Bey'in karısı, Murat Hüdavendigar'ın kızı Nefise
Sultan Hatun'un yaptırdığı (Hatuniye Medresesi) Medrese'nin kapısında da
kanatlarını açmış Ongun Kuşu vardır.
Muammer Baran yüzünü de boyardı. “Neden dudağını ve
yanağını kırmızı boyayla boyuyorsun, bu boyayış tarzı kadınlara mahsus değil
midir?” diye sorulduğunda şöyle yanıtlamıştır:
“Efendim,
Allah-u Teâlâ, ‘Biz insanı erkek ve dişi suları ile karışık bir nutfeden
yarattık’ buyurmuştur. Tasavvufta da zaten bu yüzden, dişi nefsi, erkek aklı
temsil eder. Dişi ya da erkek olsun, ama insan, insan olsun. Ben Muammer Baran,
insanlara insanın gerçek hakikatini, dişilik makamının nefis, erkeklik
makamının ise akıl olduğunu bildirmek için böyle yapıyorum.
Erkeklik
şiddetinden ve egosundan insan olanın kurtulması gerektiğini göstermek için
böyle yapıyorum efendim,” diye açıklamıştır.
Muammer
Baran muhteşem bir insandı. Seksen yıllık ömrü boyunca insanlığıyla,
ulviyetiyle, iyiliğiyle Allah'a yakın bir insandı. Derinliği ölçülemeyecek bir
kalpti o. İnsan için üzülen, kendi nefsine bir pay ayırmaksızın, insan için
çırpınan; samimi, saf, temiz, sevgi dolu bir kalpti. Bir insan kalbinin
incitilmesine, bir karıncanın ezilmesine razı olmayan bir yüce kalp, Allah’a
çok yakın bir kalp. Muammer Baran bütün zamanları kucaklayan bir kalbe sahipti.
İnsanlık adına ne varsa, saygı uyandıracak ne varsa, saf olan ne varsa, iyi,
sevimli ne varsa, Muammer Baran’ın hayatını doldurmuştur.
Muammer
Baran alev alev yanan bir meşale gibi dolaştı kırmızı giysileriyle Karaman
sokaklarında.
Karaman
onunla aydınlandı.
Allaha olan büyük inancı ve insan sevgisinin sarsılmaz
gülümsemesi ve azmi¸ İslâm tasavvufunun özü¸ maneviyat kutupları¸ Karaman’ın
her yanına yayıldı. Mevlâna’yı¸ Yunus Emre’yi, Hacı Bektaş’ı¸ Somuncu Baba’yı¸
Şeyh Edebali'yi¸ kısaca Anadolu'yu İslâm toprağı olarak yoğuran irşad erlerini¸
pirleri¸ dervişleri¸ yaşattı, Karaman sokaklarında dolaştırdı. Allah
dostlarının, Anadolu topraklarına güzellikler salan erenlerin evliyaların
elleri ve nefesleri oldu.
Evet, bir Muammer Baran geçti Karaman’dan. Hazreti
Allah’tan gayri her şeyi unutmuş ve muhabbet deryasına gark olmuş büyük bir
bilge ve evliya, bir mübarek zat geçti Karaman’dan. Damarlarda dolaşan kan
gibi, Muammer Baran, ilim, ihsan, iyilik, sevgi, güzellik, doğru yolu gösterme
ve nasihat etme ile ilahî bir sevgiyle dolaştı Karaman sokaklarında.
Anadolu’nun bu son evliyasının manevi ders ve sohbet halkalarına katılarak
onlardan feyz aldı üç kuşak Karamanlı.
Karaman onun feyz ve bereketlerine kavuştu.
Muammer Baran mala mülke, paraya pula, giyime eşyaya
hiç değer vermedi.
İnsana değer verdi.
İyi bir insan oldu.
Muammer
Baran her zaman şöyle derdi:
“İYİ İNSAN ALLAHA YAKINDIR.”
Muammer
Baran seksen yıl Allaha yakın iyi bir insan oldu.
Tüm
evliyalar gibi hangi gün Allaha kavuşacağı kendinde zuhur oldu ve 28 Nisan günü
etrafında toplanmış komşularına, “Benim
içime öyle doğuyor ki, yarın, bu fani dünyadan ayrılacağım, Karamanlıların
omuzlarında Rabbime gidip kavuşacağım,” dedi ve 29 Nisan günü o sevgi dolu
ruhunu teslim etti. Ertesi Cuma günü ise on binlerce Karamanlının katıldığı bir
cenaze töreniyle karaman şehir kabristanı girişine defnedildi.
Nurlar içinde yatsın.