İnsanlar bazen farkında olmadan kendilerini sabote ederler ve Yaratan'ın eşsiz bir hediyesi olan bu muhteşem hayatı heba ediverirler de bunu neden yaptıkları akıllarının ucundan bile geçmeden bir bakmışlar ki koca ömür bitivermiş. Hiç sordunuz mu kendinize, bana verilen bu hayatı neden heba ediyorum? diye.
Ya da hiç sordunuz mu kendinize; neden ben hep mutsuzluğu, umutsuzluğu, yoksulluğu, yoksunluğu, tahammülsüzlük ve sabırsızlığı tercih edip, o yönde seçimler yapıyorum? diye. Evet, soruyorum size, bu minvalde sorular sordunuz mu kendinize? Haydi, durma cevap ver bana! Cevap ver ki, varoluşun sırlarını anlatayım sana.
Yaratan kendi ruhundan ruh üfledi ve sana eşsiz, muhteşem, paha biçilmez düşüncelerinle yaratma gücü verdi; bu hayatı ise üzerinde çalış diye bir tezgâh gibi önüne serdi.
Biliyor musun, bir insanın aklından günlük olarak 60 bin ilâ 80 bin düşünce geçiyor? Neden en azından yarısını olumlu düşünmüyorsun? Neden güzeli ve güzelliği görüp hayatından lezzet almıyorsun?
Dil en büyük davetçidir. Bu hayatta hasta olanlar hastalıktan en çok bahsedenlerdir. Ya da yokluktan en çok bahsedenler kıtlık bilincini pekiştirir de: "Neden onda var, bende yok?" diye yakınır dururlar. Bak, dinle! Ne geçerse aklından ve neyi düşünürsen o gelir başına. Yaydığın enerjiyi çekersin kendine; bu enerji negatifse olumsuzlukları doldurursun bilinçaltı denen bendine. Sonra da, "Ben demiştim ya da böyle olacağını biliyordum." der marifetmiş gibi övünürsün kendinle. Gel sen beni dinle ve bilinçaltında olumsuz ne varsa çıkar bilinç seviyesine ve son sürat, hepsini birden sil, at.
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurma! Yani demem o ki; "Hayatı kaçırma!" Silkelen ve topla kendini... Bu hayata bir kere geliyorsun, yaşa hayatı doya doya... Ömür denen bu gemiyi yanaştır en sakin koya!
Herkesin olduğu gibi mutluluk senin de hakkın. Sevmek sevilmek, yaptıklarından sonra takdir edilip övülmek; sağlıkla, huzurlu bir kalp ile bolluk ve bereket içinde yaşamak...
Yaşamak deyince; şöyle seslenmek geldi içimden sevgiliye;
Yaşamak mı dersin?
Yaşamaksa, o sensin...
Ben seninle var oldum;
Sen her ân, yüreğimin sahillerinde gezersin.
Senden başka kim varsa hayatımda;
Yokluğun tâ kendisidir...
Varlık seninle hayat bulur bende.
Senin ellerinden içtiğim iksir,
Zehir olsa da varım.
Başkalarının sunduğu gül şerbeti bile,
Zehir zemberekten acı gelir bana.
Sen nasıl bir sevgilisin ki;
Bana göre en güzeli de hayâllerin,
Uzandığında bana ellerin,
Gölge etse;
Bunu bile ihanet sayarsın.
Bir yoksun, bir varsın...
Yokluğun karabasan gibi,
Gölgesi düşse üstüme korkarım.
Varlığın hayâllerimin en temiz yüzü;
Çünkü sen,
Yüreğimin Toroslarındaki karsın...
Adanmış bir ruhla, sev sevebildiğin kadar ve hep barışık yaşa. Sakın, küsme hayata! Bütün olumsuzluklara inat gülümse. Düşünsene sermayesi olmadan elde edilen en büyük servettir gülümseme. Hem ne diyor şanı yüce Nebi: "Tebessüm en büyük sadakadır." Haydi, sen de sadakanı ver ve ihtiyaç sahiplerini mutlu et. Kim bilir belki de en büyük ihtiyaç sensindir. Geç aynanın karşısına, bakıp kendine sımsıcak gülümse. Aç kollarını Zümrüd ü Anka’nın kanatları gibi ve sar sarmala kendini.
Geçmişken aynanın karşısına, bak gözlerine. Öyle derin, öyle büyük, öyle uzun bak ki; ulaşsın bu bakışlar zihnindeki mahzene. Ne o, bir çocuk mu ağlıyor yoksa? Haydi, uzat ellerini saçlarını okşa. Neresi burası? Yoksa mazi denen ülke mi? Bu ağlayan da ben miyim? Konuş onunla... "Seni seviyorum" de; seni ben olduğun için seviyorum... Biliyorum için acıyor, yüreğin kanıyor ve içindeki çocuk hayata küsmüş hüngür hüngür ağlıyor. Lâkin senden başka onun sesini duyan yok. Aç kulaklarını ve iyi dinle.
Aç kulaklarını ve iyi dinle. Benim duyduğum sese, sen de kulak ver: "Korkarak sana uzanan o elleri tut. 'Kurtar beni!' " diyen sesini dinle. Sana uzanan bu eli tut ki, tek güvendiği, kurtarıcısı olarak gördüğü sana kendini emanet etsin ve ona, onu çok sevdiğini bir daha söyle. Çok ihtiyacı var sana, sevgine ve eşsiz şefkatine...
Durma! Konuş onunla ve korkmadan sar sımsıcacık yüreğinle...
"Seninleyim ve artık hep yanındayım!" de. "Biliyorum artık, her şeyin farkındayım. Bugüne kadar seni de kendimi de çok ama çok ihmâl etmişim. Değerimizi bilememişim. Senden, seni bana verenden ve kendimden özür diliyorum!" de. Geçmişte seni üzen herkesi bağışla ve affet ki, gönlün huzur bulsun, mutluluğa giden kapın hep açık olsun...
Unutma! Sen çok değerlisin.
Ve unutma! Her insan gibi sen de biricik, tek ve eşsizsin.
Şimdi derin bir nefes al ve benimle birlikte tekrar et; "Ben çok değerliyim... Ben biricik ve tekim... Ben eşsizim... Ben Yaratan'ın bir mucizesiyim ve mucizenin ta kendisiyim...
Artık şunu iyi biliyorum ve ona niyet ediyorum: "Bana verilen bu eşsiz hayatın kalan bölümünü gönlümce, mutlu, mesut, huzurlu, sağlık ve bereket dolu yaşayacağım."
Mutlu olmak, bolluk ve bereket içinde sağlık dolu yaşamak bana doğumla gelen en doğal hakkım ve ben bu hakkı yaşamayı seçiyorum... Şimdiye değin yaşamış olduğum hayatımı derinden etkileyen ve gönül denizimde hüzne yelken açtıran ve beni derde bulaştıran bilinçaltıma kayıtlı bütün sebepleri ve bütün olumsuz düşüncelerimin tamamını sevgiyle uğurluyorum ve bir daha karşılaşmamak üzere iptal ediyorum.
Hayatımın bundan sonra benimle olacak olan bölümünde mutluluğu, huzuru, sadakati, sabrı, tahammülü, zorluklara dayanma gücünü, sevgiyi, sağlığı, bolluk ve bereketi seçiyor ve iliklerime kadar doya doya yaşıyorum. Bana bu duyguları tattıran Rabbime sonsuz şükürler olsun ve yüreğim O'ndan gelecek her türlü güzellikle dolsun.
Şimdi tekrar aynaya bak ve gülümse! Orada artık hayatı seven seni ve içindeki mutlu çocuğu göreceksin...
Hayata kaldığın yerden devam et! Bir kere geldiğin bu hayat yaşanmaya değer. Hayat daha da güzelleşir, görmeyi bilirsen eğer. Bunu sakın unutma!
Kendi öz benliğinden değer kattığın;
Her gün dönüşüm için adım attığın;
Heybende biriken değerler manzumesini pazar pazar sattığın;
Gün dönümünde Güneş gibi battığın;
Gece olunca Ay gibi karanlığa renk kattığın;
Ve nihayetinde;
Başını yastığa koyduğunda huzurla yattığın;
MUHTEŞEM BİR HAYATIN OLSUN!
02 Kasım 2022 / Saat: 01.51 / Mersin