Karaman'ın köylerinde kadınların ekmek-yufka yaptıklarını görünce Kurtuluş Savaşındaki kadınların yaptıkları geldi gözümün önüne...
Niksar'ın küçük bir köyünden 17.500 TL para göndermişler o yoksul halleriyle deprem bölgesine...
Bir yaşlı kadın, aldığı yaşlılık maaşını veriyor, bir başkası ineğini gönderiyor...
Çocukların kumbaralarını kırıp içinden çıkardıkları üç beş kuruşu gönderdiler zorda kalan insanlara...
Paranın miktarının önemi yok, yardımlaşma duygusunun yitirilmediğini görmek insanı mutlu ediyor.
Ya Azerbaycan'dan gelen mektuplar? Bölgede görev yapan arkadaşımız yardım kolilerinin arasından bulmuş. Çocukların yazdıkları mektupları okuyunca ağlamamanız mümkün değil! Bu tarihe geçecek altın değerindeki mektupları sonraki zamanlarda paylaşacaz...
* * *
İstiklal Harbinde de böyle oldu...
Kadın, erkek, çocuk, yaşlı herkes birlik oldu, kazma kürek savaştı...
Şaka değil, laf değil, tamamen gerçek!
Yaşlı kadınlar dahil herkes bir milli seferberlik halinde arı gibi çalışıyordu. Cephede savaş sürerken cephe gerisinde mühimmat hazırlıyor, asker elbisesi dikiyor, ekmek yapıyor, kağnılarla cepheye su, yiyecek, mermi taşıyorlardı...
Neticede Türk milleti çiğnetmedi namusunu, namus bildiği mukaddes toprakları.
Milli mücadele karşıtları, düşmana teslim olup manda altında esir yaşamayı isteyenler, kaçanlar, fırsatçılar, İngiliz uşakları, itilaf devleti yanlıları, yağmacılar, Türk düşmanları bugün olduğu gibi o gün de vardı...
Ama cahil bırakılmış Anadolu'nun fakir halkı gelişecek, torunlarına bırakacağı ülkeyi kuracaktı sonra... Türk milletinin gelişmiş Avrupa insanından daha iyi, daha rahat yaşama hakkına sahipti çünkü...
* * *
Kıbrıs savaşında ben 8 yaşındaydım.
Kıbrıs'a gönderilen askerler Karaman'dan geçecek ve buradaki askerleri de alıp Mersine doğru yürüyeceklerdi. Yürüyerek savaşa gidiyorlardı yani...
Biz askercilik oynardık o zamanlar. Hepimizde bir asker olma hayali vardı. Mahalledeki arkadaşlarla toplanıp askerlerin geçeceği yere vardık.
Karaman'ın Mut Çevre yolu tarafında "boklubent" diye tabir edilen yerden bakacaktık...
Her yerin insan kaynadığını görünce şaşırdık. Onlar da askerleri bekliyorlardı... Kimi zaman gözyaşı ile Kıbrıs'ta Rumların Türklere yaptıkları eziyetler konuşuluyor, kimi zaman gururla Türk askerinin yiğitliğinden, kahramanlığından bahsediliyordu.
"Geliyorlar, geliyorlar" diye bir ses ve kaynaşma oldu... Neredeyse bütün Karaman o tarafa yöneldi.
Alkışlar, gözyaşları, bağırışlar birbirine karışmış, herkes gurur ve sevinçle ne yapacağını bilmez bir halde kendinden geçiyordu...
Ellerindeki ekmekleri, sebze, meyve, su, bot, ayakkabı ne varsa askerlere veriyorlar, vermeye çalışıyorlardı aslında...
Başlarında vakar bir komutanla askerleri nizami şekilde asker yürüyüşüyle, sanki savaşı kazanmış da, "Biz Türk'üz, yıkılmayız" dercesine sağına soluna bakmadan kahraman edasıyla, gururla yürüyordu.
Bu sahneyi yıllar geçti unutamadım. Türkçülüğümün temel taşları belki orada atılıyordu...
Ve asker yürüdü geçti gitti... Karaman insanı da savaşa ilinden asker göndermenin sevinç ve gurur gözyaşları ile geri dönüyordu...
* * *
Zaman zaman yersiz endişelere kapılsam da, zor zamanlarda o beğenmediğiniz Z kuşağının, her yeri dövmeli gençlerin, çocukların bile canla başla çalıştıklarını görürsünüz, bütün endişeleriniz gidiverir...
Dosta güven, düşmana korku veren budur işte!
Türk insanı budur, böyledir işte!