Oğlum Osman;
O buzdolabının bile olmadığı eski zamanlarda her yıl bugün ülkenin her yerinde Tıp Bayramı kutlamaları yapılırdı.
* * *
Sağlık personelleri o bir günün gelmesini beklerdi.
Müdürlük olarak başı çeken genellikle biz olurduk, bazen hastane kendisi ayrıca yapardı, biz katılırdık.
Nasıl etkinlikler yapılacağı önceden kararlaştırılır, günler öncesinden hazırlıklara başlanır, nerede yapılacağı, kimlerin ne görev alacağı, hangi yemeğin nasıl ikram edileceği hepsi planlanırdı. Davetiyeler hazırlanır, bastırılır, dağıtılır, gece için hangi müziklerin çalacağı, hangi videoların döneceğine kadar haftalar öncesinden hazırlıklar yapılırdı...
O gün geldiğinde gündüz sağlık personelleri ilin ana caddesinde ellerinde güllerle yürüyüş yapar, "biz sağlık personelleriyiz, sizin hayatınızda önemli bir yere sahibiz, bakın biz varız, bugün bizim günümüz..." der gibi insanlara varlığını hissettirirdi.
Bir defasında bir önemli yazar getirilmişti, Yunus Emre Konferans Salonunda güzel bir program yapılmıştı.
Hele günün akşam programı düğün gibi olurdu.
İlin bütün personelleri tertip edilen yemeğe aileleri ile birlikte katılır, eğlenirdi. Bütün bir yıl boyunca çektiği sıkıntılı-stresli çalışma ortamından senede bir gün de olsa kurtulurdu.
Hatta bir defasında Otağ Öğretmenevi Tesislerinde üç programı birden yapmıştık.
12 Mart İstiklal Marşının Kabulü...
14 Mart Tıp Bayramı...
18 Mart Çanakkale...
Gurur ve mutluluk, acı ve hüzün duygularının hepsini bir gecede yaşamıştık.
Çanakkale ile ilgili özenle hazırlanan bir video gösterisi yapmış, aynı salonda resim sergisi açmıştık. Gelen çocuklar Çanakkale'de yaşananları o resimlerden görmüşler, bağımsız olmanın, bağımsız yaşamanın önemini nakşetmişlerdi kafalarına...
Hatta bir defasında günle ilgili olarak çocuklara yönelik çizgi film hazırlamıştık yeminle!
Günle ilgili heyecanlı konuşmalarla birlikte bir Türk olmanın verdiği onur ve gururun zirveye çıkarıldığı gösteriler olmuştu... Bunları bir cümlede yazıvermek kolay ama bir de arka tarafı vardı, yani hazırlıkların yapıldığı o heyecanlı çalışmalar...
Bunları hazırlamak, bunlar için çabalamak ne güzeldi...
Personeller salona gelmeye başlayınca hangi müzik ve görüntü dönecek perdede yahut Türk Tabipler Birliği başkanı, ilin Valisi, Müdürü konuşma yaparken arka fonda neler olacak...
Sağlık personellerinin sıkıntıları konuşulur, personellere çiçekler-güller dağıtılırdı...
Bütün çalışan ve emekli olmuş personellerin görüntülerinin geçtiği videolar dönerdi perdelerde... Aileleri, çocukları izlerdi babalarını annelerini ve gurur duyarlardı.
Geçmişte sağlık camiası içinde bulunmuş, yıllarca hizmet etmiş sonra emekli olmuş tüm personellere, ilin emekli olmuş eski sağlık müdürlerine plaketler, hediyeler verilirdi.
Gecenin sonuna doğru personeller kurtlarını dökerlerdi düğün gibi... Gençlerin esas eğlencesi o zaman başlardı.
Hepsini atın bir yana, o gün bütün sağlıkçılar bir araya gelir, birbirlerini görürler, konuşurlar, dertleşirlerdi.
Güzel günlerdi o günler ve artık hiç birisi eskisi gibi olmayacak.
* * *
Milli bayramlar gibi Tıp Bayramı da kutlanmaz oldu. Önemsizleşti artık... Yıllardır yapılmıyor.
Sebepleri malum...
İnsanlar ayrıştırıldı, personeller ayrıştırıldı, siyaset, sendika, sen, ben sokuldu... Senin adamın - benim adamım oldu. Bir taraf var, öteki taraf var. İş barışı bozuldu, bozulalı çok oldu. Korku içinde yaşayan memurlar var artık.
Haddinden fazla çok personel var ve bir doktorun da bir hemşirenin de diğer sağlık personellerinin de hiç bir önemi yok artık insanların gözünde, bu hale getirildi. Önemsizleştirilen, değersiz, hakir görülen aşağılanan, dövülen, öldürülen sağlık personelleri var... Geçmişe dönmesi mümkün olmayan, bir daha o günleri yaşayamayacak olan mutsuz bir sağlık camiası var artık.
İnsanı ayrıştıran, bölen, kendisinden olmadığı için insanlara iyi davranmayan, tedavisini yapmayan, azarlayan, insanı sevmeyen sağlık personeli olmaz. Milletini sevmeyen insandan milletine bir fayda gelmez, dinini sevmeyen insandan dinine bir fayda gelmediği gibi...
Türk milletini sevmek, sevmekte birleşmek, Türk milliyetçiliği bir sağlık personelinin ruhudur. Sağlık personeli kendi milletini sevdiği, milletine hizmet ettiği kadar, başka milletten insanlar zorda kaldığında renk, dil, din ayırt etmeden yardımına koşar. Biz öğrencilerimize böyle öğretiriz. Onurlu olmayı, başı dik yaşamayı, şanı, şerefi öğretiriz. Öğrenmekten öte sağlıkçı olmak bir ruhtur, bu ruhu üfleriz.
Tıp Bayramı hep kutlanacak zannederdim, bunları yazacağımı hiç düşünmezdim. Belki ilk ve son kez yazmış olacağım böyle bir yazıyı...
Ben günün anlam ve önemine binaen, bütün sağlık personelinin Tıp bayramını kutluyor, ölenlere rahmet, kalanlara da sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum...