Yüce Yaradan Kutsal Kitabımızda; "Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline!" dese de kandırılmaktan mutlu olan insanların olduğunu görüyorum.
Açıkçası yazmak istemiyorum yalnız kimi şeyler var ki söylemesen olmuyor, yazmasan olmuyor. Kimilerinin zoruna gidiyor belki ama böyle...
Sosyal medyada bir yazı okudum müthiş! Kimi gıdalardaki hileleri anlatıyor. Çevre Sağlıkçılar olarak "taklit ve tağşiş" deriz biz...
Görünene o ki; fiyatlar böyle fahiş artıp hükümet de buna engel olamayınca, her şeyin sahtesi, kalitesizi 3. sınıfı, kötüsü, sağlıksızı ne varsa piyasayı sarmış durumda. Halk mecburen bunlardan almak, yemek veya kullanmak zorunda bırakılmış. Yoksa nasıl geçinsin!
Hani elbisede ayakkabıda bir yere kadar anlaşılabilir de yediğin gıdalarda, deterjanda, suda olunca...
Bir ürünün 50 TL ye olanı da var aynı ürünün 200 TL'ye olanı da... Niye biri 50 TL de diğeri 200 TL? Sadece marka farkı mı bu?
Adam kilosu 50 liradan kaşar peyniri satıyor. "Niye böyle ucuz?" diye soruyorsun; “Abi bu dandik kaşar ama kimse ayırt edemez. Bak al bi parça…” diyor pişkin pişkin. "Zararlı değil abi, patates püresine yağ ve kaşar aroması koyuyorlar…” diye de ekliyor.
Alanlarda biliyorlar ne aldıklarını ve patates püresinden yapılma kaşara, baş etinden yapılmış sucuğa, açıkçası içine su karıştırılmış süte razı insanlar ve alıyorlar.
Sonra da "Benim emekli maaşım yetiyor yaa.... Lüks yaşamayıver sen de..." diyorlar.
"Türkiye'de fakirlik yok, aç gözlü insan var!" diyorlar...
"Eskiden araba mı vardı, cep telefonu mu! Binmeyiver arabaya!" diyorlar...
Bak hele şu mantığa!
Bunu diyenlerin çoğu da altı kuru Avrupa emeklileri yahut dövizin artmasından, Türk parasının değer kaybetmesinden mutlu mesut olanlar...
Hele bir de bir tepsi baklavanın 99 diliminin bir kişiye, kalan 1 diliminin de 99 kişiye reva görülmesini "Allah'ın takdiri", adaletsiz paylaşım yapanı da "rahmeti gazabından fazla" gören, o bir dilim baklavayı paylaşmakla ülkesini teröriste teslim etmediklerini, vatan kurtardıklarını sananlar da var...
Neyse... Onlar benim yaşantımı bu hale soksalar da kapsam alanım dışında tutuyorum, mümkün olduğunca ilişkilerimi kesmeye çalışıyorum.
* * *
Kilosu 60 liradan kıyma satıyor. Et aroması, tavuk deri ve
kemikleri, soya gibi “Zararsız” maddelerden üretiliyormuş. Bir de övünüyor; “Abi her şey dahil o lüks otellerdekiler de bundan...” Ne var bunda diyebiliyor.
Her şeyin aroması var, üstelik internette satılıyor. Neler varmış bakın;
Acı Biber Aroması, Acıbadem Aroması, Ahududu Aroması, Alabalık Aroması, Ananas Aroması, Anason Aroması, Antep Fıstığı Aroması, Ayran Aroması, Bal Aroması, Bergamot Aroması, Böğürtlen Aroması, Çam Sakızı Aroması, Çedar Peyniri Aroması, Ceviz Aroması, Çikolata Aroması, Çilek Aroması, Et Aroması, Fındık Aroması, Fıstık Aroması, Keçi Peyniri Aroması, Keçi Sütü Aroması, Kekik Aroması, Kimyon Aroması, Koyun Peyniri Aroması, Koyun Sütü Aroması, Parmesan Peyniri Aroması, Tereyağı Aroması, Yoğurt Aroması, Zeytin
Aroması, Zeytinyağı Aroması...
Mesela Çedar peyniri aroması koydun mu içine, "Çedar Peyniri" diye sat, yuttur millete...
Ekmek Aroması bile var yeminle… Çakma ekmek yani...
Ekmek yapanlar iyi bilirler, ekmekteki katkı öyle böyle değil; unun beyazlatıcısından tutun da maya besleyicisine, hacim arttırıcısına kadar...
Açıkça insanlar ekmeğin çakma olduğunu biliyor ve alıyor yiyor. Ne yapsın yani? Un alsın da evde mayalı ekmek mi yapsın? Bunun yolu bu mudur?
Kahvelere köpük yapıcı satıyorlarmış vallahi iyi mi!
Köfte kızartılırken hacminin küçülmemesini sağlayan kimyasallar...
Belki bin tane E-bilmem kaç maddeleri aldığın gıdanın içinde... Bir o kadar da ‘E’siz katkı maddesi piyasada…
Sebzelere, meyvelere hiç girmeyelim. Hormonlu patlıcan, genetiği bozuk domatese, izin verilenden fazla zehir kalıntılı elmalara...
Domates domates değil mesela ve domatese domates kokusu veriyorlar vallahi...
İnsanlar bir çare arıyorlar. İnternette yazın, 1 Litre sütten 1,5 kilo kaşar peyniri nasıl yapılır videoları var. Kaşar olmasın da benzeri olsun. Yoğurt yoğurt olmasın da benzeri olsun yeter... Kendimizi de çocukları kandıralım.
* * *
Eskiden biz denetimi yapar ve taklit-tağşiş edilmişse satanları, üretenleri mahkemeye verirdik...
Şimdi denetim var mı bilmiyorum. Yapıyorlarsa da kim, nasıl yapıyor, kaç kişi ile yapıyor, kaç gıdada hangi periyotla yapılıyor bilmiyorum. Bozuk veya taklit-tağşiş olduğu tespit edildiğinde, günümüzde, bu ortamda ceza yazabiliyorlar mı, ne kadar yazabiliyorlar bilmiyorum.
Genelleme yapılmaz elbette ama bir şey var ki; satılan ürünler değil, millet taklit ve tağşiş edilmiş... Süt bozuk, pekmez bozuk insanlarla birlikte yaşıyoruz... Dahası bunu erdem sanan insanların içinde, çocuklarımızla birlikte, taklit ve tağşiş olmamak için çabalıyoruz.
Ben bu insanları bu hale getiren nedir, kimilerinin tercihleri neden hep yanlıştır diye soruyordum. Buldum cevabını; kesin sütü bozuk!