Yunus TURAN
Osmanlı
Devletinin 30 Ekim 1918 akşamı Agamemnon zırhlısında imzaladığı Mondros
anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona ermiştir. İtilaf Devletleri
tarihin hıncını alırcasına binlerce yıldan beridir var olan Türk milletini
tarih sahnesinden silmek istemektedir.
Zira
Türk yoksa İslam da olmayacaktır.
Bu
Anlaşmanın 7. maddesi ucu açık bir maddedir; "İtilaf Devletleri,
güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir
stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır." demektedir.
Çok
geçmez 13 Kasım 1918'de İtilaf güçleri bir bahane ile İstanbul'u işgal ederler
ve önemli stratejik noktaları kontrol altına alırlar.
Aralarında
Türk vatanını işgal etme yarışı başlamıştır sanki... 15 Mayıs 1919'da İzmir
Yunanlılarca işgal edilir. Aynı günlerde Osmanlı İmparatorluğunun birçok köşesi
İtilaf devletlerince işgal edilmiştir bile...
1918 ve
Ocak 1919 aylarında Fransız ve İngiliz birlikleri, Antakya, İskenderun, Adana,
Tarsus, Kilis ve Antep'e girerler.
Ardından
İtalya 22 Mart 1919'da yine anlaşmanın 7. maddesini gerekçe göstererek tek
taraflı olarak Antalyayı işgal eder.
* * *
Türk
Ocaklılar ülkenin yok olmasına seyirci kalamaz. Bir dizi miting düzenler.
Sultanahmet Meydanı, Fatih, Üsküdar, Kadıköy'de mitingler yapar.
23, 30
Mayıs,10 Ekim 1919, 13 Ocak 1920 tarihlerinde dört kez miting yapar. Her birine
yaklaşık 150-200 bin kişi katılmıştır. Tarihin en büyük mitingleridir bunlar ve
bu mitinglerde; Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edib Adıvar, Hamdullah Suphi
Tanrıöver, Selim Sırrı Tarcan ve diğer Türk Ocaklı, Türk Milliyetçisi
münevverler konuşmalar yaparlar.
İşte
İstanbul işgal edilince işgal kuvvetlerinin resmi dairelerden sonra işgal
ettiği tek sivil merkezin Türk Ocakları binası olması bundandır.
Bu
mitingler daha sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün "Milletin istiklalini yine
milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözüne ilham kaynağı olacaktır.
* * *
Ülke
İngiliz, İtalyan, Fransız, Yunanlılar tarafından işgal altındadır.
Ordun
terhis edilmiş, bütün silahlara ve cephanelere el konmuştur. Telgraflarla
iletişim, demiryolları ile de ulaşım tamamen işgal devletlerinin kontrolüne
geçmiştir.
Türk
bayrakları gönderden indirilmiş, gavur bayrakları çekilmiştir. Gavur botları
her yerde adım adım dolaşmaktadır.
O inen
bayrak yeniden dikilmez ise, minarelerden Ezan sesi duymak hayal olacaktır
artık.
İki yol
vardır; ya milli bir mücadele başlatıp kanının son damlasına kadar savaşacaksın
ve çiğnetmeyeceksin namusunu, yahut teslim olacaksın...
Kolay
olanı teslim olmaktır lakin teslim olmak; bitmek, yok olmak, tarihten silinmek
demektir. Zor olanı ise mücadele etmektir.
Şartlar
zor ve çetin...
Askerin
yok, silahın, cephanen yok.
Bir
lider lazım... Bir de Yaradan'ın desteği...
Hepsinden
önemlisi bir liderin önderliğinde; düşmana karşı birlikte müdahale ve mukavemet
edecek, inanç değer ve kültürüne sahip çıkabilecek, bu uğurda ölebilecek ruh,
azim, kararlılık...
Bugün
düşmanın içimizdeki taşeronları vasıtası ile Türklük ruhunu yok etme gayretleri
işte bu yüzdendir.
O günün
gavur yanlısı yandaş gazeteleri o gün de Türklük aleyhine yazılar yayınlarlar.
Manda altında yaşamaya çoktan razıdırlar. Tartışmaları; hangi gavurun himayesi
altına girelim tartışmasıdır.
İtilaf
devletleri düşman güçlerce inancına bağlı insanlara karşı dini kullanmak iyi
bir nimettir. İslam Teali Derneği, Pontus Rum, Kürt Teali gibi ülkeyi oarçalamak
üzere dernekler kurdurulur. Zamanın Şeyhülislamı yani din konusundaki tek fetva
makamı, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını hain ilan edip idam fermanı hazırlarlar.
Görüldükleri yerde öldürülmelerini isterler. Buna dair yazdıkları broşürleri
Yunan uçakları ile her yere dağıttırırlar.
Tarihin
her döneminde olduğu gibi bu aydın görünümlü Türk düşmanlarına karşı, Türk
aydınları mücadele edecek ve vatanın işgaline müsaade etmeyecektir.
Lakin
bir kurtarıcı, bir kurtarıcı... Bir lider, bir baş lazımdır...
* * *
İşgale
karşı Türk milliyetçileri mitingler yaparken, bir lider doğacaktır 19 Mayıs
günü; Mustafa Kemal'dir adı...
Önceden
Yıldırım Orduları komutanlığı yapmış, özel yetenekleri sayesinde diğer
komutanlar arasından sivrilmiş çıkmış, başarılı bir Mirliva - Tuğgeneraldir.
Mustafa
Kemal Paşa 9. Ordu müfettişi olarak Samsun'a görevlendirilir ve 19 Mayıs günü
öğleden sonra Bandırma Vapuru ile Samsun'a hareket eder...
Fakat
ülkenin içinde bulunduğu durumu kabullenememekte, bir şeyler yapma arzusuyla
çırpınmaktadır.
Milli
bir mücadele başlatmak elzemdir!
Bunu
kendisi gibi düşünen Türk Milliyetçisi komutanla birlikte yapabilecektir.
19
Mayıs yok olan bir ülkenin yeniden inşası için başlangıç olmalıdır. Çıkarır
resmi elbiselerini ve zora koyulur. Sivil sıradan bir insandır artık...
Samsun,
Havza, Erzurum, Sivas, Amasya... Ülkenin her tarafında milli mücadelenin
ateşini tutuşturur.
"Vatanın
bütünlüğü milletin istiklali tehlikededir. İstanbul Hükumeti üzerine almış
olduğu sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Milli sınırlar içinde
vatan bir bütündür. Her türlü yabancı işgaline karşı millet birlikte müdafaa ve
mukavemet edecektir. Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ve o satıh
bütün catabdır. Manda ve himaye kabul olunmayacak, tam bağımsızlık esas olacaktır.
Kuvayi Milliyeyi amil, milli iradeyi hakim kılmak esastır."
* * *
Zamanın
manda yanlısı biri gazetesinde bir sözde aydın; "Kemal, Kemal... Seninki
çocukça bir hayal... Bırak çocukluğu, İngiliz mandasını kabul et, milleti
tehlikeye sürükleme!" diye yazsa da, "ölmeyi başı eğik yaşamaya
tercih exerim" diyen Türk milleti arkasındadır. Onu lider kabul etmiştir.
Bu kabul Türk milletine özgüdür. Binlerce yıllık Türk tarihinin yok olup
gitmesşne müsaade edilmeyecektir.
Türk
milletinin komutanına, komutanın da Türk milletine güveni tamdır. Bütün zor
şartlara rağmen tek bir şey vardır; Türk milletinin komutanı ile bütünleşmiş
ruhu... Çiğnetmeyecek yurdunu, namusunu... Kirleyemeyecekler ruhunu... İzin
vermeyecektir ezanın dinmesine, bayrağın inmesine!
* * *
Neticede
19 Mayıs'tan 9 Eylül'e tarih yaptılar, destan yazdılar.
O gün
olduğu gibi bugün de bu şeref yoksunu Türk düşmanları hep olacaktır.
"Âlemde
şer tükenmezse, Oğuz'da da er tükenmeyecektir"
Vatan
namustur, Bayrak şereftir, şandır... İstiklal Marşımız bizim destanımızdır.
İnanç değer ve kültürümüzle bugün ay yıldızlı al bayrak altında bütün kurum ve
kuralları ile müstakil ve hür, tam bağımsız bir devlet olarak namusumuzla,
onurla ve gururla, uygar bireyler olarak yaşıyorsak;
Bunu
borçlu olduğumuz; Mustafa Kemal, Fevzi, Karabekir, Refet, İsmet, Ali Fuad
Paşalar ile bütün Milli Mücadele kahramanlarını minnet, saygı ve rahmetle
anıyorum.