Yunus
TURAN
Bilek gücü ile zengin olunsaydı
yeminle söylüyorum babam zengin olurdu...
Fakir de değildik lakin...
Çok şükür...
Hep şükür...
Bin şükür...
Hızarcı Mehmet Usta derlerdi
babama.... Ömrü çalışmakla geçti...
Benim doğum günüm 19 Mayıs, babam da
1919 doğumluydu... Tevafuk...
Halit amca var... Ayakkabıcılar
sokağı ile Semerciler Sokağı arasında küçük bir dükkanda ahşap küçük aletler
satar... Senit, ekmek tahtası, tahta kaşık, kepçe, tahta bebek yürüteci...
Yaşlanmış iyice Halit amca lakin
hala dinç... O da çok çalışmış. Beli bükülmüş şimdi iyice... O yaşına rağmen
sabahın erken saatlerinde dükkanını açar ve hâlâ çalışır...
Onun yanına gittim...
- “Halit amca ben ahşap işiyle
uğraşıyorum. Hobi...” dedim.
- “Oğlum, buyur gel” dedi. “Kimlerdensin?”
- “Halit amca belki babamı tanırsın sen... Hızarcı Mehmet Usta derlerdi. Odun
pazarında dükkanımız vardı. Ortağı...” Derken lafı ağzıma tıkadı.
- “Tanırım oğlum tabi tanırım...
Ortağını boşver... Onlar ötede hesaplaşacaklar... Allah rahmet eylesin!” dedi.
Sustum...
Var ya... Mutlulukla hüznü ve özlemi
bir arada onun o yaşlı gözlerinde gördüm.
Çıkardı bir sigara cebinden... Bana
da uzattı. “Ben içmiyorum Halit amca sağol” dedim...
- “Şurdan diyafondan ikimize bir çay
söyle de gel otur şuraya bakayım!” dedi.
Çayı ünledim, oturdum yanına...
Eliyle yüzümü sıvazladı...
- “Yiğidim” dedi... “Baban Mehmet
Ustayı herkes çok severdi. O gerçek bir dost idi. Çok çalıştı. Ömrü hep
çalışmakla geçti. Bilmezmiyim hiç babanı!”
O dönemi, eskiyi, varlığı,
yokluğu... Bir sürü şey anlattı...
- “Herkese yardım ederdi senin
baban... Her yardım parayla olacak değil ya!... Hiç boş durmazdı... Bak
hepinizi okuttu, büyüttü, adam etti... Annen de baban da çok da eziyet çekti be
yavrum...! Ne yapsanız siz onların hakkını ödeyemezsiniz...”
- “Ah Halit amca... Keşke
yaşasalardı da ben onlara hizmet etseydim” dedim.
- “Evlat, yokluk zamanlarıydı o
günler ama insanlarda bir sevgi, bağlılık vardı. Saygı vardı... Büyük, küçük
vardı, elde avuçta olmasa da kıt kanaat
geçinsek de mutluyduk evlat... Keşke geri gelse ama gelmez artık. Nefes alıp
vermenin kıymetini bilin.
Hem sigarasından çekti içine, hem
uzun uzun anlattı, anlattı... Geçmişi yaşıyordu sanki...
Haysiyetli ve dürüst yaşamayı,
eğilmemeyi, bükülmemeyi, mertliği, insanlığı... Adam olmayı...
Anlattı, anlattı... Dinledim,
dinledim...
Hani babam son nefesini verirken
hızarda parmakları kesilmiş, yaşlı ve damarları çıkmış nasırlı kuru eli, elimi
sımsıkı sarmıştı. Son nefesinde Allah dedi gitti... Sonra eli gevşedi... Artık
bir daha benim ona vereceğim duadan başka bir şey kalmamıştı...
Ama bugün babam bana bir şey
verdi...
Halit amcayı gönderdi... Çalışkan
bir Türk olarak, doğru ve dürüst bir insan olarak yaşamış onurlu bir babanın Türk
oğlu olarak yaşamanın gururunu yaşadım.
Babam bana bugün babalar günü
hediyesi verdi.
Sağol Halit amca...
Çok duygulu. çok anlamlı bir yazı olmuş. Tebrik ederim.