Son günlerde yaşadığımız baş döndürücü olaylar zinciri beni ister istemez bütün bir yaşam muhasebesi yapmaya zorladı.
74. yaşımdan üç ay aldım.
Kendimi bildim bileli siyaset teneffüs ederim.
Babam, koyu bir CHP’ li, Ulus, Cumhuriyet Gazetelerini olanağı oldukça takip eden ve kitap okuyan aydın bir kişilikti.
O nedenle hep sıcak siyasetin yakınlarında bulundum.
Biraz daha büyüyünce kendime Devrimci demeye başladım. Çünkü emperyalizme, ulusların ulusları, kişilerin kişileri sömürmesine karşıydım ve millet olarak tam bağımsızlıktan yanaydım.
Atatürk’ün Ulusal Demokratik Devrimine bağlıydım.
Milli servetimizin, milli unsurlarımızın mülkiyet ve denetimi altında olmasını savunuyordum. Üstü açık veya örtük her türlü kapitülasyona karşıydım.
Böylelerine de devrimci diyorlardı.
Bağımsızlığımızı tehlikeye sokacak imtiyazları yabancılara teslim etmemeliydik. Başka bir ülkenin başkanı, bizim başkanımıza “aptallık etme” diye mektup yazmasın istiyorduk. Ama her yönden emperyalizme bağımlı hale gelmiş bir millet olunca özgürce ses çıkaramayacağımızı da biliyor ve devrimin muarızlarını uyarıyorduk.
Aşağı yukarı altmış yıldır aktif olarak bu çerçevede yaşadım.
Öğretmenliğimde milli duruşa önem verdim.
Gazeteciliğimde milli duruşa önem verdim.
Aktif siyaset yıllarımda milli duruşa önem verdim ve öyle olanlar ile parti gözetmeksizin birlik oldum.
Edebiyat alanındaki çalışmalarımda milli duruşa önem verdim.
Söyleşilerimde, konferanslarımda milli duruşa önem verdim.
Gazete ve dergilerdeki yazılarımda milli duruşa önem verdim.
Ancak, eski düzenin artıkları hiç boş durmadılar. Buldukları her boşluğa yerleştiler. Sözde Cumhuriyetçiler oy uğruna onlara ülkeyi dilim dilim sattılar.
Cumhuriyete ve devrimlerimize bir şey olmaz dediler. Eğitim ve hukuk sistemimiz kaya gibi dediler.
Hep bu zihniyetle savaştık. Onların açtığı her kapıdan bir süre sonra diri veya ölü siz çıkarsınız dedik. Umursamadılar.
Afganistan, İran, Mısır iki yüz yılda kazandıklarını bir günde kaybettiler, onlardan ders almadılar.
Güneşli günler göreceğimize ciddi olarak inandık.
Son günlerde yaşadıklarımıza bakıp bakıp da yüreğinin bütün coşkusu ile güneşli günlere olan inancını ifade eden var mı ki?
Altmış yıl güneşe ışık taşımaya uğraştım.
Son günlerde yaşadıklarıma daha yakından bir daha, bir daha bakıyorum, güneşin ışığının daha da bir sönükleştiğine tanık oluyorum.
Başlangıcından bugüne hep aynı sorunlarla boğuştuğumu görüyorum. Çocuklarım da aynı sorunlu dünyada yaşıyorlar.
Torunlarımızı bari kurtaralım dedim ama görünen o ki, onlar da aynı sorunlar ile boğuşacaklar.
Torunlarımdan özür diliyorum.
Onlara yaşanılası bir dünya bırakamadığımız için…
Kusurlarımızı önümüze döktükçe de nefes alamıyorum.
TORUNLARIMDAN ÖZÜR DİLİYORUM
Yayınlanma :
22.03.2025 18:56
Güncelleme
: 22.03.2025 18:56
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: