Özgürlüklere kuşku ile yaklaşanların bilinçaltında var olan kurulu nizamın bozulması endişesi yatar.
Genellikle batı kaynaklı hak ve özgürlüklerin tanrıyı ve her türlü maneviyatı saha dışında bıraktığını söylerler.
Yani bu görüşe göre yönetimin asıl referansları dini hükümler olmalıdır.
Bilimin de ne kadar ileriye gidip gitmeyeceği de bu kapsamda değerlendirilir.
Çağdaş hukuk, temel haklar ve özgürlükler tanrının otoritesine karşı bir başkaldırı durumundadır.
Sonuç;
İlahi hükümler zaman göre değişmeyeceği için her değişiklik talebi dine karşıdır ve gerekirse şiddet kullanılarak bastırılmalıdır.
Her ne kadar birçok konuda referans olarak verdikleri Mecelle’ de “Tegayyür-ü ezman olanda tebeddül—ahkâm olur” -zaman değişince söylem de değişir- denilse de onu da tanımazlar.
Bizim Laik, sosyal ve yönü demokrasiye yönelik bir hukuk devletini hedeflemiş Cumhuriyetimiz, bu görüşe göre darül harp alanı oluşturmaktadır.
Öyleyse bu düzeni yıkarak yeniden Tanrının egemenliğini merkeze koyan bir nizam oluşturulmalıdır.
Örnek var mı?
Osmanlı.
Bu arkadaşların Osmanlı- din ilişkileri konusunda biraz daha öğrenme gayreti göstermeleri iyi olur. Sadece İstanbul’ u değil tüm hükümranlık alanlarını incelemelerini öneririm.
Bizim Cumhuriyet ile manevi değerlerimizi, kültürümüzü, tarihimizi geçmiş hiçbir Türk- İslam devletlerinde olmayacak büyüklükte kucaklayarak, gelecek ülkülerimiz ile akıl ve bilim önderliğinde yoğurmuş ve kendimize has bir sistem kurmuşuz.
Batı’ nın gelişmiş hukuki değerleri ile Doğu’nun manevi değerlerini kucaklamış ve insani değerleri bir paylaşım unsuru olarak değil, bütünleşme unsuru olarak kabul etmiştir.
Özgürlükler ve temel insan hakları hiçbir zaman düzenin ve değerlerimizin düşmanı olmamıştır.
Bu akıl ve bilim sistemini de tam da bu yüzden halka emanet etmiştir.
Ayrıcalıklı kişi, zümre ve grupların her değeri nasıl kişisel ikballeri için yozlaştırdıklarını en iyi bilen bu halktır.
Hatta bu grupların bazılarının, Emperyalizmin besleme uşaklarını içlerinde barındıran ve onlara çalışan şer yuvaları oldukları görüldü.
Öyleyse Cumhuriyetin temel taşlarını oluşturan gücün, kurtuluşumuzu sağlayan ana milli güç olması kaçınılmazdı. Öyle de yapıldı.
Egemenlik bağılsız koşulsuz halka emanet edildi.
Cumhuriyet Türkiye’ yi çeşitli gerekçeler ile kendi halkına kan kusturan devletlerinde yaşayan tüm mazlumların güneşi haline getirdi.
Her ne kadar bu güneşi karartmaya çalışan iç ve dış güçler varsa da bu güneşin kaynağı olan Atatürk giderek artan bir sevgi ısısı ile Türk Milletinin bağrında yeni ve çok güçlü filizler vermektedir.
Yorumlar
Kalan Karakter: