Gördüğüm bütün çölleşme haritalarında İç Anadolu Bölgesi yüksek kuraklık tehdidi altında görülüyor. Özellikle Karaman- Ayrancı- Karapınar hattı içimizi karartıyor. Yıllık yağışlar hepimizi ürkütecek seviyelere düştü.
Bölgemizdeki tatlı suyun yüzde seksenin üzerindeki hacmini, tarımda sulama suyu olarak harcıyoruz. Buna rağmen sulama suyu kaynaklarımız da yeterli değil. Gödet Barajı, İbrala Barajı ve Kurtderesi Barajı planlanandan çok az su tutabilmekte ve gene planlanan su tüketiminin yakınına dahi ulaşamamaktadır. Hâlâ sulama sistemlerimiz tam olarak kapalı sisteme dönüşemediği için, su kaybımız çok fazla olmakta ve verimsiz bir sulama karmaşasının içindeyiz.
İbrala Barajının yapım hatası nedeniyle tamir edilmesi gerektiği için boşaltılması, onca sorunun üzerine tuz biber oldu.
İhtiyacı karşılayabilmek için yeraltı sularını vahşice talan etme yolunu seçmişiz. DSİ planlamalarının en az üç katı oranında yer altı kuyuları açmışız. Fazla kuyuların neredeyse tamamı ruhsatsız olarak çalışmaktadır. Kocaman makineler günlerce, haftalarca ovanın yüzünde sondaj faaliyeti yürütürler ama düvel-i muazzamamız bunları göremez. Göz yumacağına ruhsatlandırsa, en azından hukuk açısından vicdanımız rahatlar.
Ovadaki kuyuların hemen hemen her yıl biraz daha aşağıya doğru suyu çekilmekte ve çiftçimiz aşağılara doğru yeni borular atarak suya ulaşmaya çalışmakta. Bu durum ne kadar daha devam edebilir ki? Geniş boşluklar oluşan yerin altının bize hangi sürprizleri hazırladığını bilen var mı? Oralarda bir yerlerde tuzlu ve sodalı sular bizi bekliyorsa, elimizdeki suyu da tuzlandırarak kullanamaz hale getiremez miyiz? Obruklar cabası…
İklimin olumsuz yönde değişmesi bu sorunda baş faktör. Yağışlar azaldı. Özellikle kar yağışı son iki yıldır neredeyse hiç olmadı. Küresel sorunların yanında, yakın çevremizdeki sulak alanların ve bataklıkların yok edilmesi, bölgesel nem oranında ciddi düşüşlere yol açtığı için yağışlar azaldı.
Kısacası su krizi sürecinin eşiğinden içeriye adım attık.
Çözüm ne?
Çözüm ciddi oranda su tasarrufu yapabilmemizde yatıyor.
Yıllık ortalama yüzde altmışlara varan bir tasarruftan söz ediyorum. Hızla bu işin çözümü yolunda adımlar atmaya başlamalıyız.
Öncelikle ürün ekim planlamasına gereksinim var.
Çok su tüketen mısır, pancar, fasulye gibi ürünlerin ekimini iyi planlamalıyız. Bölgede hububat tarımını özendirmeliyiz.
Bu nasıl olacak?
Çiftçiyi destekleyerek. Yani açık sübvansiyonlarla…
Türk çiftçisinin, yolcusu olmayan havaalanları için, garanti verilen ballı firmalar kadar değeri varsa…
Türk çiftçisinin, köprüler için yolcu garantisi verilen şirketler kadar değeri varsa, güçlü bir şekilde desteklenmelidir.
Bu köprüler ve havaalanlarından devletin yaptığı zararların küçük bir kısmı ile çiftçi desteklenirse, üreticimiz de, suyumuz da rahat bir nefes alırlar.
Örneğin, devlet, iki lira fiyat verdiği buğdaya iki lira da destekleme verirse kimse mısır falan ekmez. On defa su verdiği bir ürün yerine, en fazla iki kez su vererek daha iyi para kazanan bir üretici niye macera arasın ki?
Ovada fazla su tüketen ürün olarak sadece elma kalır. Elma sulama sistemlerini sıkı disiplin altına alabilirsek, ihtiyacımızı yer altı sularına gerek dahi kalmadan barajlarımızdan sağlayabiliriz.
Biz su peşinde koştururken bir de olmayan suyumuza termik santraller gibi su canavarları ortak olmaya kalkıyor.
Hangi akıldır bilinmez, ülkenin en susuz bölgesinde gel ve termik santral kur. Şaka gibi…
Arkadaşlar mısır artıklarından elektrik üreteceklermiş. Çiftçinin atıkları para edecekmiş. Sevsinler. Bu gidişle zaten on yıla kalmaz mısır ekimi kalkar. Ne kadar kısa sürede kalkarsa o kadar kazançlı çıkarız.
Havaya yayılan kül ve mikro partiküllerin bitki döllenmelerini engellediği biliniyor. Bu gün ne olduğunun farkına varmayan civar köylüler, mısır artıklarımız para edecek diye sevinedursunlar, bu sorunlarla boğuşmaya başlayınca Allah bana ömür verirse ne yapacaklar görmek isterim.
Filtreleme konusunda Cumhurbaşkanının talimatına bile uymayan termik santralleri biliyoruz.
Hulâsa;
Su sorunu basit bir sorun değil. Çok bileşenli, çözümü de emek ve kararlılık isteyen bir konudur. Bileşenlerden bir kaçının konuya şaşı bakması bile sorunun çözümü yerine daha da ağırlaşmasına neden olur.
Biz uyarmaya devam edelim, bakalım çözümün anahtarı ellerinde olanlar ne yapacaklar?
Osman bey 5 yıl önce Konya, Ereğli, Karapınar Adana'da mısır ekimi yasaklandı. Çiftçiler razı olmadı devreye siyasiler girdi bir ay sonra kaldığı yerden devam.
Aynı şarkıyı biz söylemeye devam edeceğiz Osman bey. Ta ki “aman yanıyoruz” diye uyananları görene kadar devam. Saygılar