Bu
süreçte Korona gibi hiç tanımadığım bir konuda bir yazı yazmak istemiyordum.
Ancak, Korana’ ya yabancı olmak, sağlık sistemi ve devletin işleyişi konusuna
yabancı olmak değildir. Sistemin süreci nasıl yönettiği, insanlarımızın
hassasiyetleri, basının süreci sunuş biçimleri konusunda gazeteci gözüyle
gözlemler yapmaya çalıştım.
Çıkarabildiğim
birkaç sonucu da paylaşmak istedim.
İngiltere’
de yeğenim, Almanya’ da kardeşim ve yeğenlerim virüsle yüzleşiyorlar. Yani virüs almışlar ama devletin yanlarında
olmadığı bir belirsiz süreci atlatmaya çalışıyorlar. O kocaman kocaman Avrupa
sosyal devletleri tam bir iflas durumundalar.
Hem
İngiltere’ de, hem de Almanya’ da sağlık kurumlarına ulaşmak neredeyse
olanaksızmış. Aile hekimlerinin tavsiyeleri ve basit tedavileri ile iktifa
etmek zorunda kalıyorlarmış.
Gelişmiş
hastanelere ulaşmak için ciddi paralara ihtiyaç varmış.
En
korkuncu ise, yürütülen gizli ırkçı tutumdan tedirginler. Sanki yabancılara bu
kurumların kapısı biraz daha sıkı kapanmış izlenimleri alıyorlarmış.
Amerika’
da ise parası olmayanların sağlık kayıtları bile yokmuş.
Doğaldır
ki, insan ister istemez kendi sistemi ile bunlar arasında kıyaslama yapıyor.
Yaptığımız ciddi hatalar yok mu? Var elbette. Ama parası olmayanın canı çıksın
türünden bir karanlık dehlizde olduğumuzu söylemek mümkün değil. Elbette herkes
durum daha iyi olsun diye konuşacak ve öneriler sunacak. CHP’ nin raporunu bu
nedenle önemsiyorum. İyi ve doğru yapıyor.
Ancak,
salt muhalefet olsun diye konuşmak, basın yayın kurumlarında veya sosyal
medyada bilerek veya muhalefet güdüleriyle toplumu zehirlemek ve moralini bozmak
çabaları, sorunun çözümü açısından kabul edilebilir etmenler değil.
Bu
türden salgınlarla baş etmenin en iyi yolu paniklememek ve panik içinde akla
gelmedik yanlış işler yapmamaktan geçer.
Anlaşılıyor
ki, devletimiz süreci yönetmek hususunda, dünyanın ileri sayılabilecek birçok ülkesinden
daha ileri. En azından onlardan geri değil. Sağlık sistemimiz ayakta ve umut
veriyor. Evde kalanlar için kurumlar ve hayırseverler harekete geçti.
Türk
Devleti ve Türk Milleti, tüm büyük felaketlerde olduğu gibi bu gün de ağırbaşlı
ve birlik içindeki direnişini göstermelidir.
Bence
gösteriyor da…
Süreci
çok iyi değerlendiren arkadaşlarımızdan edebi, felsefi, mizahi paylaşımları
keyifle okudum. Yazmaya da devam etsinler. Harika şeyler çıkıyor ortaya.
Bu yazı
onlardan değil arkadaşlar. Devletin en diri olması gereken dönemlerde milleti
panikle sınamamalıyız diye yazdım. Çabamız, yarın gene edebiyat, felsefe
yapabileceğimiz canlı bir ülkemiz kalsın elimizde diyedir.
Gene
bir sürü fısıltı duyar gibiyim. Ama böyle…