Haberler başlamış.
Fark etmedik.
İstemeden kulak misafiri olduk.
Birinci haber.
Belli ki en önemlisi.
Hakkında;
İki bin dört yüz küsür sene (2400 küsür) hapislik istenen bir kişi.
Hem de adam, İMAMOĞLUymuş.
İddianame bin küsür sayfa.
Bu ne manasında elimi salladım.
Yanımdaki arkadaş boş ver işareti yaptı.
İkinci habere geçtiler.
Bir hatun kişi varmış şarkıcı.
Balkondan düşmüş.
Zanlı kızıymış.
Tutuklanmış.
Üçüncü habere geçtiler.
Bir TV genel yayın yönetmeni tutuklanmış.
Aslında dindar biriymiş.
Şeytana uymuş.
Kabarık bir suç isnadı olasıymış.
Dördüncü habere geçtiler.
TBMM de taciz suçu isnadı.
Kız öğrenciler varmış çalışan.
Vs. Vs.
İçimizden biri dedi ki.
Yahu kapatın şunu.
Felaket bülteni mübarek sanki.
Aslında sanki si fazla dedim ben.
Kapattık.
Bizim ağzımız açıldı bu sefer.
Gıybet dedikodu yani.
Zenginin malı, züğürdün çenesi misali.
İçimizden biri bizi de susturdu.
Birer birer esnemeye başladık.
Kitabımı okusak ne yapsak derken;
Çaylar geldi.
Yağmur ve kar yağmur yağmaz oldu ya geldi söz.
Az önce felaket yağdı ya işte.
Yağmur kar niye yağsın.
Diyen arkadaşa hepimiz çok doğru dedik.
Allah hakkımızda hayırlısını versin diye dua eden arkadaşın duasına hepimiz amin dedik.
Bekleyelim görelim.
Boşuna beklemeyelim mi?
Niyeymiş?
Herkese hayırlı sabahlar.
Hoşça kalın.
Yorumlar
Kalan Karakter: