Sabah namazdan sonra balkondayım.
Serin mi serin.
Dün akşam bir arkadaşa hayırlı olsun dedik.
Kızı evlendi.
Sabahı başka bir arkadaşa başın sağ olsun dedik.
Annesi vefat etti.
Hayat dedikleri bu olsa gerek diye düşünürken.
Aşağıdaki resimdeki kumruyu görüverdim.
Orda mı sabahladı, yeni mi kondu bilmiyorum.
Düşündüm de yakınlarda su içebileceği hiç bir yer yok.
Kırk sene önce şehir ırmağı vardı.
Çeşmeler vardı.
Çürük su çeşmeleri vardı.
Irmakların önünde su değirmenleri vardı.
Meşhur ağa değirmeni gibi.
Yıllardır kaz, ördek göremez olduk.
Su sorunu var deniyor.
Gençliğimde şehir ırmağının temizliğinde çalıştığımı hatırlıyorum.
Biz Müslümanız ya.
Menfaatinin zebunu olmuş Müslüman.
Şu direk tepesinde ki kumruyu, suya hasret koyan Müslüman.
Dünkü cenazeyi eski belediye başkanlarımızdan birinin 5 metre yakınına defnettik.
Reisleri de, seyisleri de 1,5 metre toprak altına bırakıyorlar.
Hızlı, hızlı toprak atıyorlar üzerine.
İşte bir varmış, bir yokmuş.
Siz uğraşadurun kim ne kadar çalmış.
Kim ne kadar tapu biriktirmiş demeye.
ET böreği yiyenle,
OT böreği yiyen çok farklı değil toprak altında.
Bir farkları var ki, izahı yılları alır.
Abdürrahim Karakoç’un,
"Bırak haydar bırak" Şiirini bulup okuyalım derim.
Şu direğin tepesindeki kumrunun sâhibi var nasıl olsa.
O, O'na bir çıkış yolu gösterecektir.
Az sonra Türkiye’m ağır ağır uyanacak uykusundan.
İnşallah yakın zamanda, içine düştüğü gaflet ve menfaat uykusundan da uyanır da,
kumru gönüllülerinde yüzü güler.
Karadağ’da yılkı atları, direk tepesinde kumrular su hasreti çekerken,
Yüzümüz gülecek diye bekleyen varsa.
Boşuna bekler gibi geliyor bana.
Ama biz umutsuz olamayız.
Ve biz insanız.
Tek kusurumuz, insanlığımızın azalıyor olması.
Onu da aşacağız inşallah.
Kalın sağlıcakla.
Yorumlar
Kalan Karakter: