Emaneti ehline vermeli. .
İş ehlini bulmalı.
İş yüzüne gülmeli.
Az önce bir cami gezdik.
Yüzde doksanı bitmiş.
Aşağıdaki resimler o Cami'den.
Nasıl keyif aldık ama.
Üç kişiydik.
Efendimiz buyururlar:
Mescitteki Mü'min, denizdeki balığa benzer.
Mescitteki münafık, kafesteki kuş gibidir.
Bizde denizdeki balık gibi olduk.
Rabbim riyadan korusun.
Buradan şu sonuçta çıkarılabilir.
Camide ne kadar rahatlıyorsak,
o kadar samimî mü'miniz demektir.
Camiler bir ülkenin, İslamlık mührüdür.
Nakkaş veya hattat arkadaşın stiline bayıldım.
Seyirlik iş çıkarmış.
Minareler bir ayrı güzel.
Ya şu "YÂ ALLÂH" yazısına bakar mısınız?
Sülün gibi değil mi?
İçeri girince ilk o dikkat çekiyor.
Dış kenar bir mahallede bu cami.
Mahallenin adını unuttum doğrusu.
Şüheda câmii.
Yani şehitler mescidi.
Aklımdan şu geçti.
En az bin yıl hizmet verir burası.
Düşünsenize bin (1000) TL verdiniz.
Bin yıl amel defteriniz açık duracak.
Gönül vermek apayrı bir güzellik.
Gönül'le mescit irtibatını kesmemek çok ama çok önemli.
Hasılı, bugün pek keyifliyim.
Cami yolunda adım atmak.
Öyle kolay iş sanmayın.
Kolay olsa herkes adımlardı değil mi ama?
Sonra camiye yürümek, Allah'a misafirliğe gitmektir.
Öyle değil mi?
Arabayla gitmek nasıl diye sorar gibisiniz.
O'da hiç önemsiz değil elbette.
Hem canla, hem malla yolculuk sayılır.
Hz. Ali (ra.)
Devesiyle mescide gelir.
Orda boş duran birine devesini emanet eder.
Namaz sonrası iki dinar hazırlar delikanlıya vermek için.
Bakar ki deve yularsız vaziyette duruyor.
Delikanlı ve yular yok.
Çarşıya varır ki, delikanlı elinde yular satmaya çalışıyor.
Ondan yuları iki dinara satın alır.
Ve şöyle der.
Biraz sabretse, helalinden iki dinar kazanacaktı.
Yine iki dinar eline geçti, lakin hırsızlıktan.
Cami'de ayakkabısı çalınan arkadaş.
Sakın hayıflanma.
Hiç değilse, cami ehli olduğuna dair delilin var.
Hem cami ehli olalım, hem ayakkabımız çalınmasın.
Çünkü Mal canın yongası denmiştir.
Kalın sağlıcakla.
Yorumlar
Kalan Karakter: