Ali KONUKSEVEN
Ukrayna Sirki'nde 15 tonluk devasa bir fil incecik bir iple, ince bir direğe bağlı olarak hiç kıpırdamadan duruyormuş.
Gösteriyi izlemeye gelenler nasıl oluyor da bu fil hiç kıpırdamadan duruyor diye merak ediyorlarmış.
İçlerinden biri filin bakıcısına bunun nasıl olduğunu sormuş:
-Nasıl oluyor da 15 tonluk fil, şu incecik iple bu direkten kurtulmuyor, kaçmıyor diye.
Bakıcı "Kaçmaz" demiş ve şöyle açıklamış:
-Fil daha çok küçükken kalın bir iple bağlanır. Tüm çabalarına rağmen kaçamaz. En sonunda pes eder ve kendisinin çok güçsüz olduğunu ve bunu asla başaramayacağını düşünür. Büyüdüğünde artık çok güçlüdür kımıldasa dahi o ipi koparabilir ama küçükken sürekli deneyip başarısız olduğu için nasıl olsa kurtulamam diyerek denemeyi bile düşünmez. Çünkü başaramayacağını öğrenmiştir.
Psikoloji de buna “öğrenilmiş çaresizlik” denilmektedir. Aslında fil o ipi rahatlıkla koparabilir; ama yaşadığı olumsuz deneyimler onu başarısız kılmakta ve artık denemeye bile gerek duymamaktadır. Nasıl olsa başarısız olacaktır.
Öğrenilmiş çaresizlik duygusunu iş hayatında, eğitim hayatında birçok kişi farkında olmadan yaşamaktadır.
Bu duyguyu körükleyen ortaya çıkaran nedir?
Doğduğumuz andan itibaren çevremizi etkilemeye başladığımız gibi, çevreden de önemli ölçüde etkileniriz. Yaptıklarımız ya da yapamadıklarımız, başarılarımız ya da başarısızlıklarımız karşısında aileden, yakın çevreden, okulda öğretmen ve arkadaşlarımızdan, toplumdan aldığımız tepkiler ve duyduğumuz sözler, davranışlarımızı şekillendirir.
Aldığımız bu geribildirimler ve tepkiler bazen bizi motive eder, güçlendirir, bize cesaret ve enerji verir; bazense kendimize güvenimizi kırar ve hayata karşı umudumuzu, inancımızı sarsabilir...
Örneğin, büyüme ve yetişme yılları boyunca tekrar tekrar, “başarısız” ve “yetersiz” olmakla yargılanan bir çocuk, bir süre sonra bunu kendisi de içselleştirmeye başlar; ve çalışmaktan, çaba sarf etmekten vazgeçer, çünkü elinden geleni yapsa da sonucun çaresiz ve kaçınılmaz bir biçimde “başarısızlık” ve “yetersizlik” olacağını düşünmeyi “öğrenmiştir”...
“Boşuna uğraşma başaramazsın , senden öncekiler çabaladı ama olmadı”, “o liseyi kazanmak için daha kırk fırın ekmek yemen lazım”, “sen kim üniversite kim”, “daha bu dersten 60 puan üzeri alan olmadı”, “dene ama başaramayacağını da unutma” gibi kalıplaşmış ifadeleri kullanarak ne yaparsa yapsın ne kadar çalışırsa çalışsın başaramayacağı duygusunu yerleştiriyoruz.
Yukarıda verilen ve bireyde öğrenilmiş çaresizlik duygusunu yerleştiren ifadeleri okul ve iş hayatında bulunan gençler için oldukça yıkıcı olmakta ve kendilerini değersiz ve başarısız hissetmelerine neden olmaktadır.
Bireyler öğrenilmiş çaresizlik duygusunu genel olarak ya aile ortamında ya okul ortamında öğrenmektedir. Yapılan araştırmalar bazı ailelerin kendi çocuklarını başka aile çocukları ile kıyasladıklarını, onlara olumsuz bir rol biçtiklerini, bu şekilde kendilerine olumsuz rol biçilen çocuklarında bu rollerinin dışına çıkamadıklarını ve başarı için mücadele etmekten vazgeçtiklerini ortaya koymaktadır.
Okul ortamında da aynı durumla sıklıkla karşılaşmaktadır. Bilindiği gibi okul dönemi çocuk üzerinde aileden sonra rollerin kişilikte kalıcı etkiler bıraktığı önemli bir zaman dilimidir. Bu zaman diliminde öğretmenler öğrenciler üzerinde olumlu ya da olumsuz kalıcı izler bırakabilmektedir. Öğretmenlerin öğrencilerine göstermiş olduğu olumlu tutum ve davranışlar öğrencileri derse daha çok motive ederken, olumsuz birkaç söz bile öğrencilerde derslere karşı bir önyargı oluşmasına, ben bu dersten nasıl olsa başarılı olamayacağım duygusunun gelişmesine neden olabilmektedir.
Sevgili okurlarım, anne- babalar, meslektaşlarım, şunu unutmayalım ki çocuklarımızda gelişen bu duygular bizlerlerin söylemleri davranışları sonucu ortaya çıkmaktadır. O zaman bize düşen öğretilmiş çaresizlik yerine öğrenilmiş iyimserlik duygularıyla dolu nesiller yetiştirmek. Hayatta en değerli varlığımız çocuklarımızı geleceğe güvenle bakan denemekten korkmayan bireyler olarak yetiştirmek. Çocuklarımız bunu fazlasıyla hak ediyorlar. Çünkü geleceğimizin teminatı onlar.
Haydi, hep beraber geleceğimizi iyimser yetiştirelim.
Sağlıcakla kalınız…