TÜM KARDEŞLERİME
TÜM VATANDAŞLARIMA
Mekke-i Mükerreme, 22, 12. 2016 Perşembe. Muzaffer Can
Sözlerin anlaşılmadığı, izlerin karıştığı, güven bunalımının iyice yaygınlaştığı, Her kesin yazar ve hatip kesildiği ve muhatabını tam dinlemeden “sen sus münafık”, “konuşma yobaz herif” yollu ifadelerin hafif kaldığı bir dönemde geldim Kabeye. Kısık sesimle, kalem tutmayan ellerimle, kendime tesir edemeyen dilimle ben Allahın haremine ağlamaya, sesim çıkmadan gönlümün dertlerini dökme ümidiyle gelmiştim.
Ama ülkemizi cehenneme çevirenlerin, bu korkunç aleve yakıt taşıyanların her an ülkenin başka bir yerinde yaktıkları fitne ateşi yüzünden ağlamaktan başka bir şeye gücüm yetmiyor. Bir ben değil Hicaza vazife yapma ümidi ile gelen milyonlar da ağlıyorlar. Dün yanımda saf tutan suutlu, “neler oluyor Türkiye de diye soruyor, ama cevabımı daha dinlemeden ellerini kaldırıp, “Ya kahaaar” diyerek uzunca bir dua etti.
Kardeşlerime Allahın ayetlerinden ve Efendimizin hadislerinden bir şeyler sunmaya çalışıyorum. İnşallah feryadımızı duyan birileri olur; Allah Hucurat suresinde buyurur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَإٍ فَتَبَيَّنُوا أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ (6) وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ أُولَئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ (7) فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (8) وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّى تَفِيءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ (9) إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ (10)
1-Ey iman edenler! Eğer size fasık /bilerek günah işleyen biri bir haber getirirse, bilmeden bir topluma -duyduğunuzla- saldırır da yaptığınıza pişman olursunuz diye iyice araştırın. 2-Muhakkak Allah Rasülünün (risaletiyle her an) sizde olduğunu bilin. (buradaki gibi) İdari işlerin çoğunda size uymuş olsaydı kesin darlanırdınız. Fakat Allah size imanı sevdirdi onu gönlünüzde süsledi, size kafirliği, fasıklığı ve isyan etmeyi de iğrenç yaptı. İşte -bunları yapanlar iyiyi kötüden ayıra bilen- rüşdünü ispat edenlerdir. 3-Allah’tan -istenmeden yaptığı- bir lütuf ve nimettir bu. Allah her şeyi bilen ve hüküm koyandır.
4-Eğer müminlerden iki gurup çarpışacak olursa ikisinin arasında sulh /barış yapın. Eğer biri diğerine saldırıyorsa, Allahın emrine gelinceye kadar saldırgana karşı çarpışın. Eğer Allah’ın emrine gelmişlerse iki taraf arasında denk bir barış yapın ve ölçüyü yerine getirin, Zira Allah ölçüye riayet edenleri sever.
5-Müminler (başka değil ancak KARDEŞTİRLER. Öyle ise kardeşler arasında barış yapın ve bu hususta Allahtan korkun ki felaha kavuşasınız. (ayetler 5-10)
Ayetleri anlayıncaya kadar tekrar tekrar okuyun, veya ayetler size konuşana kadar okuyun. Sonra size ne teklif etmekte neyi yasaklamak istediğini tefekkür ediniz, gelelim Allah Rasülünün hadisine...
عَنْ ثَوْبَانَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: " إِنَّ اللهَ زَوَى لِي الْأَرْضَ، فَرَأَيْتُ مَشَارِقَهَا وَمَغَارِبَهَا، وَإِنَّ أُمَّتِي سَيَبْلُغُ مُلْكُهَا مَا زُوِيَ لِي مِنْهَا، وَأُعْطِيتُ الْكَنْزَيْنِ الْأَحْمَرَ وَالْأَبْيَضَ، وَإِنِّي سَأَلْتُ رَبِّي لِأُمَّتِي أَنْ لَا يُهْلِكَهَا بِسَنَةٍ عَامَّةٍ، وَأَنْ لَا يُسَلِّطَ عَلَيْهِمْ عَدُوًّا مِنْ سِوَى أَنْفُسِهِمْ، فَيَسْتَبِيحَ بَيْضَتَهُمْ، وَإِنَّ رَبِّي قَالَ: يَا مُحَمَّدُ إِنِّي إِذَا قَضَيْتُ قَضَاءً فَإِنَّهُ لَا يُرَدُّ، وَإِنِّي أَعْطَيْتُكَ لِأُمَّتِكَ أَنْ لَا أُهْلِكَهُمْ بِسَنَةٍ عَامَّةٍ، وَأَنْ لَا أُسَلِّطَ عَلَيْهِمْ عَدُوًّا مِنْ سِوَى أَنْفُسِهِمْ، يَسْتَبِيحُ بَيْضَتَهُمْ، وَلَوِ اجْتَمَعَ عَلَيْهِمْ مَنْ بِأَقْطَارِها - أَوْ قَالَ مَنْ بَيْنَ أَقْطَارِهَا - حَتَّى يَكُونَ بَعْضُهُمْ يُهْلِكُ بَعْضًا، وَيَسْبِي بَعْضُهُمْ بَعْضًا Efendimizi hizmetinde bulunan Sevban (RA)anlatıyor. Rasülullah (S.A.V.) şöyle burdular: “Allah bana yeryüzünü topluca gösterdi, ben onun doğusunu ve batısını gördüm, muhakkak ümmetimin mülkü, yeryüzünün bana gösterilen yerlerine kadar ulaşacak. Bana iki hazine kırmızı ve beyaz (altın ve gümüş) olarak verildi. Ben ümmetim için Rabbimden, 1-onları umumi kıtlıkla yok etmemesini, ((2-(günahları yüzünden Nuh kavmi gibi) Toprağa /suya gark ederek yok etmemesini,)) 3- kendilerinin dışındaki düşmanları, onların başına musallat etmemesini, böylece asıllarını korumalarını istedim. Rabbim buyurdu ki: “Ya Muhammed! Ben bir şeye hüküm verdim mi kesinlikle o geri çevrilemez, ben ümmetin için istediğini sana verdim, onları umumi kıtlıkla yok etmeyeceğim. Onları gark ederek yok etmeyeceğim, kendi dışındakileri onlara musallat edip asıllarını bozdurmayacağım, etrafındakilerin (düşmanların) hepsi toplansa bile. Ama bu onların biri birlerini yok edinceye, bir birini esir edince kadar geçerlidir.” (Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, İbni Mace Müsnedi Ahmet, Taberani el-Evsat. Sevbanın bazı rivayetinde “”Rabbimden üç şey istedim şekliyle geçer ki tercümede öyle verildi.)
Bu hadis ayrıca Sad ibni Ebi Vakkas, Muaz b. Cebel, Abdullah b. Ömer, Habbab b. el-Erat, Huzefe ve Ebu Hüreyre (R.Anhüm)den de çeşitli şekilde nakledilmiştir. Kimi rivayette şu ilave vardır: وَإِنَّ مِمَّا أَتَخَوَّفُ عَلَى أُمَّتِي أَئِمَّةً مُضِلِّينَ وَإِنَّهُ لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الْحَقِّ ظَاهِرِينَ لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَهِيَ كَذَلِكَ Ümmetim için en korktuğum şeylerden biri de sapıttırıcı imalar/başkanlardır. Ancak ümmetimden bir gurup, hiç kedilerine muhalif olanlar onlara zarar veremeden Hakkın destekçisi olacaklardır, hatta onlar o haldeyken Allah’ın emri (kıyamet kopana) gelene kadar.
Şimdi hadisi tekrar edelim, rahmet Rasülü, ne buyuruyor, Ümmetin hangi derdi ile ahirete göçüyor bir anlayalım kardeşler. O son peygamber, ondan sonrası yok. O kIyamete kadar rasüllüğü devam eden peygamberdir. Onun risalet kaynaklı sözleri ashabı bağladığı gibi bizi de bağlar.
Medine sahabelerinin (ne Ali ve nede Muaviye ile harbe katılmayıp Medine civarına dağılanlar) gibi olduk. Gönlümüz Ali (RA) iledir, amma.. Ne amması, biz müslümanların düştüğü fitne yüzünde kılıçlarını taşa çarpa çarpa parçalayanlarız. Yok elimizde ne bir silah ne ağzımızda küfür. Gerekirse merhum Kürt Mehmet Bilgiç hocamın ruhuyla, merhum Ali Arslan hocamla, merhum Mehmet Uyanıkla nice ümmetlik için Hz. Muhammed’e biat edeler ile araya durup olan avazımızla bağırmak istiyoruz,
DURUN, ETMEYİN ATIN SİLAHLARI, BİRBİRİNİZİN YÜZÜNE BAKIN, KİM KİMİ NEYE ÖLDÜRÜYOR, TAZECİK GÜLLERİMİZİN TOMURCUKLARINI KİMLER SOLDURUYOR. KİMİ SEVİNDİRİYOR KİMİ AĞLATIYORSUNUZ.