Yalnız bu dönemde saymış olduğumuz bu âşıklardan farklı ve özgün özellikleri olan iki aşık / ozan daha karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birisi yakin tarihte kaybettiğimiz Âşık Mahsuni Şerif ve diğeri de 13 Şubat 2019’da kaybettiğimiz Ozan Ârif’tir.
Bu iki büyük ismin ozanlığı / âşıklığı zaman zaman siyasi / ideolojik tercihlerinin gölgesinde kalmıştır. Ya da bu yönleri âşıklıklarının önüne geçmiştir. Bu da belki kaçınılmazdı, çünkü 20 yüzyılın ikinci yarısında ülkemizde, toplumsal hayatımızda etkili olan siyasi / ideolojik ağırlık bu ozanlarımızın sanatlarında da etkili olmuştur.
Ozan Arif gibi gerçek ozanları gücün, otoritenin ve şahısların önünde eğilen, onlara soytarılık yapan uyduruk ozanlarla, - günümüzün tabiriyle çakma ozanlarla – karıştırmamak gerekir.
Ozan Arif daha gencecik bir ozan iken:
Koy desinler filan fikrin ozanı
Ozan Arif sen bırakma ezanı
Bismillah deyip de köhne düzeni
Yıkmayınca bu memleket düzelmez, diye haykırdı. Gün geldi:
Âşıklardan çıkar sözün zengini
Gösterin cihanda Türk’ün dengini
Ay-yıldızlı bayrağıma rengini
Verene kurbandır bu canım benim, diyerek sesini yükseltti. Ve gün geldi:
Ozan Arif saz omuzda
Yoktur başka dostumuz da
Yaradan var üstümüzde
Kula minnet etmem gayrı… diyerek doğru bildiği yoldan yalnız da kalsa dönmeyeceğini mertçe seslendirdi.
1980’den 1991’ e kadar Avrupa’da ve diğer ülkelerde yaşayan Türlerin, gurbetçilerimizin sesi ve nefesi oldu. Onların dertleriyle dertlenip, onların sıkıntılarını seslendirdi. Oralarda milli kimliğimizin ve kültürümüzün güçlenmesine anlatılmaz derecede önemli hizmetleri oldu.
Sonra Türkiye’ye dönüş ve yurduna kavuşmanın sevinç ve coşkusuyla sanatını icra etti, ülkemizi baştan sona konserlerle dolaştı.
Maalesef, ömrünün son yirmi yılını, ozanlıkta en olgun ve verimli olacağı yılları mahzun ve mustarip geçirdi. Sevenleriyle ve milletiyle sahnelerde, salonlarda ve meydanlarda kucaklaşmasının önüne engeller çıkartıldı. Biz biliyoruz ki tarih ona engeller çıkartanları ve asılsız gerekçelerle saldıranları değil Ozan Arif’i yazacaktır.
Fırtınalarla ve mücadelelerle geçen hayatı sebebiyle, onun kitlelere mal olmuş coşkulu ozanlığının gölgesinde kalan güçlü şairliği gözden kaçmıştır. Elbette onu anlatan ve sanatını inceleyen araştırmalar, tezler ve kitaplar hazırlanacaktır.
Hayatının mutsuz ve mahzun geçen yıllarının sonunda maalesef amansız hastalığa yakalanan ozanımız, büyük acılar çekmiştir. Ve göçünü toplayıp:
Arif der ki bunca yıl ay
Geldi geçti vay dünya vay
Yaşamaksa… yaşadım say
Aha geldim gidiyorum, diyerek fani dünyadan ayrılan Ozan Arif’in cenaze merasimi de adına yakışan ihtişamda olmuştur.
Türkiye’nin her tarafından ve dünyanın – Türklerin yaşadığı- her yerinden binlerce insanın katıldığı son görevin yapıldığı törende (16 Şubat 2019 Cumartesi) bulunmak bize de nasip oldu. Türk âşıklık geleneğinin son büyük ozanının uğurlanmasında bulunmak, ruhumda esen fırtınaları sükûta erdiren bir teselli olmuştur. Cenab-ı Hak seni cennetinde güldürsün Arif Ozan, güle güle…
OZAN'IN VEDÂSI
Hiç sapmadan, doğru gitti yolundan
Neler çekti sivri, keskin dilinden
Şikâyetçi olmadan hiç halinden
Ozan Ârif çekti gitti dünyadan.
Bir ülküsü vardı bir de Turan'ı
Rehber etti kendisine Kur'an'ı
Çok üzüldü eşi, dostu, yâranı
Ozan Ârif çekti gitti dünyadan.
Çekinmedi söyler iken sözünü
Hiç budaktan sakınmadı gözünü
Hakka doğru çevirerek yüzünü
Ozan Ârif çekti gitti dünyadan.
Sebil etti dâvâsına ömrünü
Göremedi emeğinin sonunu
Menfaate çevirmedi yönünü
Ozan Ârif çekti gitti dünyadan.
Bu yolda emeği, hakkı çok O'nun
Hazır idi, farkındaydı bu sonun
Sedası kesildi aziz vatanın
Ozan Ârif çekti gitti dünyadan.
Hem sesi yiğitti, hem sazı yiğit
Sözleri destandı, şiiri öğüt
Anlatamaz O'nu yazsam bin ağıt
Ozan Ârif çekti gitti dünyadan.
Yorumlar
Kalan Karakter: