Değerli dostlar,
Bu satırları tamamen içimden geldiği gibi doğaçlama yazıyorum.
Bu şehirde Türk Dil Bayramları kutlanırdı. Coşkulu, görkemli, heyecanlı. Hepsini bütün detayıyla yaşadım. Tertip komitelerinde, danışma kurullarında, dil dergisi komitelerinde yıllarca görevler aldım.Kalıcı katkılarım oldu.Tören geçişleri yapılırdı, bilimsel toplantılar düzenlenirdi, eğlence programlarına halk coşkuyla katılırdı.
Bazı yıllarda uluslararası nitelikte üst düzey katılımlarla kutlamalar yapılırdı. Türk dünyasından bakanlar, büyükelçiler katılırdı. Ülkemizin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanları katılırlardı.
TBMM'nin, Kültür Bakanlığı'nın, TRT' nin kutlamalara paydaş olduğu yıllarda planlı, gayet düzgün programlar, kutlamalar yapılırdı.
Sonra bir görünmez el(aslında görünür bir el) önce Valiliği işin dışına çıkarıp, Belediyeye devretti kutlamaları. Sonra, "Yunus Emre'yi ayrı anacağız, Dil Bayramını ayrı kutlayacağız" gerekçesiyle Yunus Emre kutlamaların dışına atıldı. Sonra yaygın tabiriyle, düşük profilli kutlamalar, baştan savma bayramlar dönemi başladı. Aynı dönemde başta Fetö'nün yayın organları olmak üzere Karamanoğlu Mehmet Bey'e saldırılar başladı. Yalanlar, iftiralar bir birini kovaladı. Bazı yıllar üniversitenin bahar şenliği programı kes, kopyala, yapıştır usulüyle Dil Bayramı diye yutturulmaya öalışıldı.
İşte bu yıl da seçim bahanesiyle bayram kutlaması tamamen kaldırıldığı haberini okuduk.
Bir milleti var eden temel değerin kültür, kültürün temelinin de dil olduğunu biliyoruz. Dil yaşarsa millet yaşar, aksi taktirde yok olur gider. İşte 1277 yılı Anadolu'da Türkçe için bu şartlar vardı. 1243 Kösedağ Savaşı'ndan sonra Moğol, İlhanlı kuvvetleri gelip Konya'ya yerleşmişlerdi. Anadolu Selçuklu Devleti resmen ve şeklen bağımsızdı ama fiilen Moğolların kontrolündeydi. Yalnız Selçuklu Sultanlarının adları (Alaaddin Keykubat, İzzettin Keykavus, Gıyasettin Keyhusrev) Farsça değil, Sarayda Fars kültürü hakimdi. Devlet işlerini yürütmek için İran'dan Acem bürokratlar getirtilmişti. Remi dil Farsça, bilim dili Arapça idi. Türkçe horlanan, dışlanan, aşağılanan bir dil durumundaydı. Türkçe yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Türk milleti her şeyin farkındaydı ve bundan çok rahatsızdı. Buna tepkisini daha o zaman “Türk iti şehre gidicek ( gidince) Farisice ( Farsça) ürer” diyerek ortaya koymuştu.
İşte Mehmet Bey böyle bir ortamda tehlikeyi fark edip, dilini kurtarmak için o ünlü fermanını ilan etmişti: ‘Şimden girü hiç kimesne kapıda ve divanda, mecalis ve seyranda Türkî dilinden başka dil söylemesin. Defterleri dahi Türkçe yazalar, kim ki buna uymazsa boynı vurıla!’
Bu tarihi olayı anmak maksadıyla Karamanlılar, “Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi Anma Törenleri” adıyla dil bayramını 1961 yılında başlatmışlardı.
Yıllarca hak ettiği şekilde kutlamalar yapıldı. Nice insanlar emek verdiler. Baha Kayserilioğlu, Dr. Mehmet Armutlu, Talat Duru, D. Ali Gülcan, Ali Ünlüer ve adını sayamadığım pek çok kişi.
Aydın Arslan, Halil Nimetoğlu, Hakkı Teke, Ali Akan, Hasan Basri Güzeloğlu gibi büyük katkı sağlayan Valilerimizi hatırlıyorum.
Yaşar Evcen, H. İbrahim Gülcan, Ali Kantürk gibi bu işin hakkını veren Belediye Başkanlarımızı hatırlıyorum. Ölenlere rahmet, sağ olanlara sağlık ve mutluluk dilerim. Tabii ki Türklüğün yiğit Hakanı Karamanoğlu Mehmet Bey'i saygı ve rahmetle anıyorum.
Bu duygularla ünlü Türkçe Fermanının 746. yılında kutlanamayan Türk Dil Bayramını kutluyorum.