Her hatırlayışımda göz pınarlarımı harekete geçiren elim kazanın üzerinden on üç yıl geçti. Eşinin, ailesinin ve dostlarının tahammül sınırlarını zorlayan bir olaydı anlatmaya çalıştığım. Kurban Bayramı arafesiydi. Tarih 12 Kasım 2010. Haber bize ulaştığında inanamamıştım. Ankara- Adana karayolunun 64. km.sinde Haymana kavşağında bir kamyona kullandığı otomobille gece yarısı çarpmıştı sevgili arkadaşım Adnan. Kendisiyle birlikte üniversite öğrencisi olan 21 yaşındaki kızı Gökçen ve 18 yaşındaki oğlu Ali de hayatını kaybetmişti. Ayrıca kardeşi öğretmen Ökkeş'in oğlu ve bir üniversite öğrencisi genç (komşuları) da ağır yaralanmıştı.
Adnan Akgül ile aynı köyde büyüdük. İlkokulda benden bir yıl gerideydi. Ortaokuldan sonra maliyeci olan amcası( Bekir) nın etkisiyle Ankara'daki Maliye Lisesi'ni kazanmıştı. Biz lise son sınıftayken ( ya da bitirdiğimiz yıl) o Konya Mevlana Vergi Dairesinde memur olarak göreve başlamıştı. Hatta o günlerde arkadaşlardan " yaşı küçük olduğu için maaşını babası alıyormuş" diye bir söz duymuştum. Sonradan mesleğiyle ilgili bölümü üniversite seviyesinde de( Afyonkarahisar'da) bitirdi.
Yıllar geçti ve bizim tayinimiz 1987 yılında Karaman'a çıktı. Bir yıl sonra da (1988) rahmetli Karaman'a Vergi Dairesine Md. Yrd. olarak geldi. Kısa süre sonra, annesi tarafından akrabası Fatma Hanımla evlendi. Biz Ereğli kavşağındaki Emlakbank evleri A -blokta otururken onlarda karşı bloktaki Maliye lojmanlarında kalıyorlardı.
Sonra o - sanırım terfi edip müdürlüğü hak ettiği için- Doğuya tayini çıktı. İşte o sırada Saray Bisküvi Fabrikası kendisine iş teklif edince, görevinden istifa etti ve orada Muhasebe Müdürü olarak işe başledı. Kısa süre sonra sanki Özdağ kardeşlerden birisiymiş gibi Sami Bey ve kardeşleriyle bütünleşti. Peşinden Genel Müdür oldu. Kendisini çok sevdirdi. Sosyal ilişkileri güçlü, sempatik, sıcakkanlı bir insan olan Adnan'ın çevresinde ve Karaman'da seveni çoktu.
1990'lı yıllarda köyümüz Saçıkara'dan çok sayıda genç onun sayesinde Saray Holding'de işe başladılar. Yanılmıyorsam sayıları 40-50 yi bulmuştu.
Güzel günler Kasım 2010'a kadar sürdü. Bu tarihte yaşanan kazadan yukarda bahsettim. 48 yaşında daha gencecik bir insan olarak hayata veda etti. Hayatını baharında iki evladı da Gökçen 21, Ali 18 yaşında maalesef dünyaya veda ettiler. Ama ben onun ve evlatlarının köyümüzdeki cenaze törenlerine katılamadım. Neden mi? Çünkü kaza tarihinden kısa süre önce köyde onun akrabaları ile benim akrabalarım arasında ölümlü bir olay yaşanmıştı. O olaydan sonra görüşmez olduk. Bir kaç defa kalabalık ortamda aynı mekanda bulunduk, ancak konuşmadık. Uzak duruyordu. Bir defa da ortak bir arkadaşımızın mekanında bulunduğum sırada içeri girdi, dönemedi. Ben "nasılsın Adnan" diye elimi uzattım, kerhen konuştu ve kısa süre sonra oradan ayrıldı. Ben bunun sebebini bildiğim için anlayışla karşıladım. Onların sülalesinde "mahalle baskısı" bizimkinden çok fazlaydı. İşte bu bahsettiğim olay sıcaklığını henüz kaybetmediği için yeni bir olaya sebep olmamak için Adnan'ın cenazesine istediğim halde katılamadım. Bu hâlâ içimde bir uktedir.
Ondan bana birlikte yaşadığımız anılardan başka, armağan ettiği gri renkli bir kalem takımı kaldı. Zaman zaman odamda çekmeceyi çektiğimde, o dolma kalemle tükenmezi gördükçe sevgili Adnan'ı hatırlıyor ve ruhuna Fatiha gönderiyorum.
Köye her gidişinde, mezarlığı her ziyaretimde onun ve evlatlarının mezarları başında -içim yanarak- dua etmekten başka elimden bir şey gelmiyor.
Sevgili kardeşim Adnan! Yüce Tanrı seni ve evlatlarını cennetinde güldürsün.
Not: 1- Saray Holding onun hatırasına ana yoldan köye dönüşte aşağıda fotoğrafını gördüğünüz tabelayı yaptırmış ve yenilemiştir.
2- Eşi Fatma Hanım, köy mezarlığının çevresine beton duvar yaptırmıştır. Fotoğrafı aşağıdadır.
3- Bu yazı kısa süre sonra çıkacak olan Saçıkara ile ilgili kitapta yer alacaktır.