Kafaları kazan kadar da beyinleri fincan kadar olanlar...
Ey körler çarşısında ayna satanlar, derdi rahmetli Ozan Arif.
Düşünce melekesini kaybedenler, beynini kiraya verenler... Düşünme tembelliği hastalığına yakalananlar...
Liderim, üstadım, mirim, pirim, şıhım ne diyorsa doğrudur diyen zavallılar...
Liderinin, üstadının, şeyhinin beşer (insan) olduğunu, insanların da hatasız olmayacağını bilmeyen cahiller...
Kur'an-ı Kerim'de yüce Tanrı'nın: "Hala düşünmeyecek misiniz? Niçin akletmiyorsunuz? Düşünün." Dedikleri...
Bugün ülkemizin yaşadığı sorunlarda ve sıkıntılarda ne kadar payınız olduğunu biliyor musunuz?
Bu düşünmeyen, sormayan, sorgulamayan, eleştirmeyen, "hazırlopçu" ortaçağ kafasıdır. Bilimsel zihniyetin zıttı olan bu anlayışa Avrupa'da "ortaçağ düşüncesi" ya da "skolastik metot" deniyor.
Bu anlayış insanlığa ihanet eden bir anlayıştır. Çünkü insanın ayırt edici özelliklerinin başında düşünebilmesi gelir. Yapısında var olan bu düşünebilme yeteneğini kullanmayan insan yarım insandır, eksik insandır. Hatta gerçek anlamda insan bile değildir.
Ortaçağ karanlığı denilen dönemin sebebi bu kafadır. Bu durumu çok güzel anlatan bir örnek vardır: Eskiçağda yaşayan Aristo bir eserinde atın 28 dişi olduğunu yazmış. Ortaçağ boyunca hiçbir Avrupalı "Acaba doğru mu yanlış mı?" diye düşünüp atın dişini saymayı akletmemiş. Üstad Aristo dediyse doğrudur diye inanmışlar hep. Hatta bir gün bir papaz meclisinde atın ağzında kaç diş olduğu tartışılmış. "Aristo dediyse öyledir." görüşü baskın çıkmış. Ama tartışmadan sıkılan papazların en genci az ötede otlayan bir atın dişlerinin sayılmasını teklif ediyor. Ne ayıp şey diye yadırgıyorlar. Ama gürültü patırtı içinde biri gidip sayıyor. Hayret! Atın 12 dişi olduğu anlaşılıyor. Papazlar bunu dinlemek bile istemiyorlar ve Aristo'nun değil atın yanıldığına karar veriyorlar.
Skolastik anlayış yahut metot budur işte. Deney, gözlem, araştırma, inceleme, sorgulama anlayışının zıttı. Hadi Ortaçağ'da Avrupa'da böyleydi, ya şimdi hala ülkemizde bu anlayışa uygun yaşayan insan sayısı az mı?
Siyaset cambazları bu skolastik anlayıştan ve cehaletten yararlanıp yanlışlarını yıllar yılı sürdürmüyorlar mı?
Unutmayalım; çıkar yol, bilimdir, akıldır, düşünmedir. Bu ülkede hakkı, hakikati, doğruyu, adaleti, hukuku hakim kılmak istiyorsak bu yolda yürümek zorundayız.
Sevgili kardeşim. Yurdum insanını ancak bu kadar güzel tanımadığın için kalemine ve yüreğine sağlık diyorum....
Her yazınla aydınlığa biraz daha yaklaştığımızı hissediyorum sevgili hocam; lütfen daha çok yaz; ışığa çok ihtiyacımız var.
Teşekkür ederim Muzaffer ağabey, güzel sözleriniz ve bakışınız için.