"Kendini yığın haline getiren bir millet payidar olmaz.Tek kaygısı para olan bir yığın yaşayamaz" Cemil Meriç ( Bu Ülke, s.109).
Bugün, uzun süre Cemil Meriç'in yukardaki cümleleri üzerinde düşündüm. "Bu Ülke" nin ilk baskısı 1974 yılında yapılmış. Bundan 50 yıl önce, yani yarım asır önce. Sanki üstat ülkemizin bugünkü durumu için söylemiş.
Bizim toplum, tek kaygısı para olan bir yığına dönüştü mü dönüşmedi mi? Önce, bu sorunun cevabını dürüstçe vermemiz gerekir.
Nasıl oldu da bu kadar kısa bir zaman aralığında çözülme ve toplumsal bozulma yaşayan bir millet olduk?
Akıl ve vicdan sahibi insanlara "tuz da koktu" dedirten ahlaki sefaletin içine nasıl düştük?
Yardımseverlik, diğergamlık ve dayanışma geleneklerimiz ne ara felç oldu?
Kendinden( keyfinden ve konforundan) başka bir şey düşünmeyen bu bencil zümre ne zaman türedi?
Evet, toplumumuzun uzunca bir süredir cinnet halini yaşadığını biliyoruz. Depresyonda olan ve bunun için sürekli ilaç kullanan insanlarımızın toplam nüfusa oranı nedir? Bu cinnet halini bir toplum ne kadar süre taşıyabilir?
Bu durumu tespit edip hayli zamandır yazan sosyolog, psikolog ve aydınlara haksızlık etmeyelim. Ancak yıldan yıla artarak devam eden bu bozulma ve kokuşmayı mesele edinmesi gereken kişi ve çevrelerden niçin esaslı bir itiraz sesi yükselmiyor?
Ülkenin kaderini elinde tutanlar ve buna talip olanlar sonu felaket olacak bu gidişe niçin seyirci durumdalar?
Bu ülkenin siyasetçileri, sosyal bilimcileri, üniversiteleri ciddi sosyolojik araştırmalar yapmak ve yaptırmak için daha neyi beklemektedirler? Bu sorular bitmez, ben sadece bir kaçını dikkatinize sundum
Şu kadarını söyleyeyim, bu gidiş gidiş değildir. Yokuş aşağı giden, freni patlamış bir kamyon gibi inmekte olan bu ülke bizim ülkemiz.
Daha ne kadar seyredeceğiz?