1985 yılının güz ayları...Suruç Lisesinde edebiyat öğretmeniyim.Araya askerlik girdi, stajerliğim kalkmış değil. Lise son sınıf edebiyat bölümünün üç ayrı şubesinin derslerine giriyorum. Öğrenciler orta okuldayken(1980 öncesi) bölücüler tarafından derslere girilip seminerler verilerek, aşılanmışlar. Onları yönlendiren 10-12 adet yerli PKK sempatizanı öğretmen var. Daha okula geldiğimiz ilk günden, Erzurum mezunu ve Konyalı olmamız onların nezdindeki yerimizi belirlemişti. Derslerimde Türk, Türk dili, Türk edebiyatı, Türk kültürü, Türk tarihi vb. ifadeler kullanmam- ki buna mecburum- bölücüleri rahatsız ediyordu. Pazartesi sabah okul bahçesinde İstiklal Marşı söylenirken gülen üç beş öğrenciyi- kimse müdahale etmezken- vurup yere indirmem gibi başka sebepler de eklenince hedef haline getirildim.
Müdür yrd. da olan rehber öğretmenim ve idarecilerle kavgalı hale geldim. Kışkırttıkları nöbetçi öğrencinin üzerime saldırması ve benim de öğrenciyi yumruklayarak okul dışına kadar sürüklemem gibi olaylar yaşandı.
Soruşturmalar başladı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, bir Milli Eğitim Md. Yrd. başkanlığında iki ilköğretim müfettişi görevlendirdi. O zaman Mili Eğitim Bakanı olan Vehbi Dinçerler'in emriyle Ankara'dan iki bakanlık müfettişi görevlendirildi. Ayrıca olay -bazı arkadaşların katkılarıyla- devletin güvenliğiyle görevli bazı kurumlarına iletildi.
Bu süreçte okul mahkeme salonuna döndü. Bir kaç gün arayla bir soruşturma ekipleri gelip, ifadeler alıyordu. Emniyetin istihbarat şubesinden gelen bazı görevliler beni okuldan alıp, kaymakamın makam odasına götürerek, oradaki özel bir odada benimle görüşmeler yaptılar. Suruç'tan sağ çıkmamın sebebi de bu görevlilerle birlikte görülmem ve bunun yayılmasıydı. Beni de devletin bu tarz görevlisi sandılar sanırım. Uzak durdular.
Kaynakamın makam koltuğunun arka kısmından açılan bir kapıdan girilen bu odada bu adamlarla bir kaç kez görüştüm. Suruç'un 1980 öncesi durumuyla ilgli bana belgeye dayalı bilgiler verdiler. Ben de okulda bölücülerin faaliyetleriyle ilgili bilgileri onlarla paylaştım.
O zaman Suruç Kaymakamı - ilginç bir tesadüf olarak- Mustafa Karabacak idi. Beyşehirli idi. Bende Konyalı olduğum için hemşehri idik. Benim göbek adım Mustafa olduğu için ad ve soyad adaşı idik. Hafif göbekli, orta boylu bir adamdı. Bu görüşmelerin devam ettiği günlerde bana "hemşehrim, bu bölücülerle beraber mücadele edeceğiz" diyerek destek veriyordu. Bu şartlar altında birinci yarıyıl bitti ve tatile gittik.
Tatil dönüşü daha ilk gün, okulun alt katındayken, yukarı çıkmamı bile beklemeden Md. V. Mustafa Halhallı bir kağıt uzatarak, " hocam tayininiz çıktı şurayı imzalayın" dedi. Ben de beklemediğim bu gelişme karşısında- zaten sinir sistemim alt üst olmuş haldeydi- "ulan şerefsizler, siz de valizlerinizi hazırlayın sizin de tayinleriniz çıkacak" diye bağırdım. Hiç tepki göstermedi.( Bana bunların hepsini dağıtacağız hocam, diye söz vermişlerdi.)
Daha sonra Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğüne gittim. Koridorda, "benim ne suçum var da sürgün ediyorsunuz? Türk milliyetçilerinin kaderi budur, Hakkari' ye sürmezseniz adam değilsiniz, orada da bölücülerin karşısında olacağım" diye haykırıp ,koridoru çınlatınca, soruşturmaya gelen Md. Yrd. kolumdan tutup odasına çekerek, çay söyledi ve bana özetle şunları söyledi: "Sömestir tatilinde Suruç'tan belki elli kişi( bürokrat, siyasi, zengin) bu adamı başımızdan atın diye müdürün yanına geldi, biz de senin can güvenliğini düşünerek, Siverek' e verdik."
Neyse, ben kararnamemi imzalatıp, ilçeden ayrılmak üzere kaymakamın makamına gittim. İçeri girer girmez, Kaymakam Mustafa Karabacak konuşmaya başladı." Sen de rahat durmadın, memleketi sen mi kurtaracaksın? Biraz ölçülü gitmek gerekir vb."cümlelerin yer aldığı üç beş dakikalık bir konuşma yaptı. Demek ki mesele "birlikte mücadele edeceğiz" den beni suçlu gören bir noktaya evrilmişti. Konuşması bitince, "bitti mi?" dedim, evet dedi. Hiç bir şey söylemeden imzaladığı evrakı alarak kapıyı şiddetle yüzüne çarpıp, çıkıp gittim.
Eşyalarımı toplayıp, tayinimin çıktığı Siverek Endüstri Meslek Lisesi'ne gidişim meyil müddetim bittikten sonra oldu. O aşamada ve Siverek' e vardıktan sonra da ilginç gelişmeler ve görüşmelerim oldu. Kader ağlarını örmüştü bir kere, hayat yolu beni daha sonra anlayacağım bir noktaya götürüyordu.
Yıllar sonra bu Kaymakam Mustafa Karabacak'ın Konya Vali Yrd. olduğunu öğrendim. Karaman'dan Konya'ya bir gidişimde, görüşmek için Konya Hükümet binasına gittim. Odasına vardım, yoktu. Görevlilere sordum, bir ilçeye gitmiş, akşama döner dediler. Döndüm geldim. Yerinde olsa nasıl karşılardı, ben neler söylerdim? Hiç bilmiyorum.
(DEVAM EDECAK))