Yörükler sadece hayvancılıkla iştigal eden, yazın yaylada, kışın sahilde hayatını sürdüren insanlar değillerdir. Onlar vatanın iyi gününde de kötü gününde de yanında olan, gerektiğinde gözlerini kırpmadan can veren insanlardır.
Bu gerçeği iyi bilen M. K. Atatürk'ün şu sözü boşa söylemediğini de anlamış oluruz.
Arkadaşlar, gidip Toros Dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi bilin ki; bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet bizi asla yenemez.
Nitekim, Millî Mücadelede ilk kurşunu Hatay'ın Dörtyol ilçesinde bir Yörük sıkmıştır. Bu yiğit, Çete Kara Mehmet, Saçıkara/Saçıkaralı aşiretine mensuptur. Çukurova 'da Saçıkaralı yörüklerine "Aydınlı" derler.
"İlk kurşun" olayı ile ilgili 2019 yılında, " Çete Kara Mehmet ve Dörtyol 'da İlk Kurşun" kitabı yazan kişi Ramazan Velieceoğlu'dur.1938 doğumlu olan Ramazan Hoca hayattadır, emekli "öğretim elemanıdır” ve Saçıkara aşiretinin ilk okuyan gençlerindendir.
Bu konuda 2008 yılında Kadir Aslan adlı bir araştırmacı "Millî Mücadelede de İlk Kurşun ve Dörtyol" kitabını yazmıştır.
Ramazan Velieceoğlu bu kitaptaki bazı eksikleri ve yanlışları, yazdığı kitapla düzeltmiştir.
Konuyla ilgili bu kitaplar dışında çeşitli yazılar/ makaleler de yazılmıştır.
Yakın zamana kadar Millî Mücadelede de İlk kurşunu İzmir'de Gazeteci Hasan Tahsin'in attığına dair yaygın bir kabul vardı. Bu da değerlidir ancak, H. Tahsin'in attığı kurşun Ege Bölgesinde atılan ilk kurşundur. Bugün artık ilk kurşunu sıkanın Çete Kara Mehmet olduğu ispatlanmış bir konudur.
Başta Yörük Ali Efe (1895-1951) olmak üzere çok sayıda efe ve kızan Millî Mücadeleye de bizzat katılmışlardır. Ayrıca Yörükler lojistik destekleriyle de Kurtuluş Savaşı'na güç katmışlardır. Bu konudaki bilgilerin tamamını yazmak bu yazının sınırlarını çok aşar. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, Yörükler öteden beri ülkenin ve dünyanın durumunu mümkün olduğu kadar takip etmişlerdir.
Ali Rıza Yalman( Yalkın) " Cenupta Türkmen Oymakları (1)" adlı ünlü eserinde -1928 yılında- şunları yazıyor: " Boynuinceliler, yazın Silifke kazasının Mağara bucağına bağlı, Yüğlükdağı eteklerinde, kışın Silifke'nin Yağdağ bucağına bağlı Kızkalesi civarında deniz sahilinde kışlarlar.
Bunlar 200-300 çadırlık büyük bir oymaktır. 1500 kadar nüfusu vardır. .......Boynuinceli Oymağının yaşlısı ve ulusu olan Hacı Süleyman Ağa'yı çadırında ziyaret ettim.
......Hacı Süleyman Ağa'nın Dünya harbinde üç oğlu ve Dünya harbi ile Kurtuluş savaşı sırasında obası içinden 32 yiğit şehit düşmüş.
.......Hacı Süleyman bütün aşiret gibi siyasete meraklıdır. Benden hükümetin bir çok maksatlarını sordu. Memleket hakkında derin bilgi istedi. Konuştuk. Bazı hocalar tarafından zehirlendiğini itiraf etti. Benim memleket hakkında verdiğim bilgiden çok memnun kalan Hacı Ağa yerinde titreyip ellerini gökyüzüne çevirdi ve âdeta bağırarak:
Yaşa Kemal Paşa, dedi"(s. 206-210).
Bizim yörüklerde "kepenek altında er yatar" diye güzel bir atasözü vardır. Bugünkü çeşitli Yörük derneklerinin (genellikle) boş laf ürettiklerini bakarak, yanlış bir kanaate kapılmayın. Vatanın asli sahibi olan Yörükler (Türkmenler) vatanın, ülkenin kara gününde imdada ilk koşacak kesimdir. Yeter ki kendilerine layık yöneticileri/ idarecileri olsun.