Böyle söylüyor atasözümüz. Sadece bu mu? “Boğaz dokuz boğumdur” diyor bunun yanı sıra. Öte yandan “Bin düşün bir söyle” diyor atalarımız. “Bülbülün çektiği dili belasıdır” diyor bir şarkımızda. “Söz gümüş ise sükût altındır” atasözünü bilmeyen var mıdır acaba? Arif insan odur ki nerede konuşacağını nerede susacağını bilir. Nerede nasıl konuşacağını da bilir.
Dilinin freni olmayan insanların duracağı yer bataklıktır. Ondan sonrası da her şey için çok geçtir.
“Söz biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar” diyenler boşuna mı demişlerdir acaba?
Aklı başında bir insan bir topluluğun karşısına çıkınca aklına esen her şeyi söyler mi? Söylememelidir.
Yüzyıllar öncesinden Aristoteles bakın ne diyor: “Düşündüklerinin hepsini söyleme, ama söylediklerini düşün de söyle.”
Kuşlar ayaklarıyla; insanlar dilleriyle yakalanırlar, diyor T. Fuller.
Ya susun ya da susmaktan iyi şeyler söyleyin, diyor Pisagor.
Güzel söz söyleme sanatı varsa bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır, diyor Epiktetos.
Bunlar ne güzel ne ibretli sözlerdir. Bunları bilmemek "aydınım" diyen bir insan için ayıptır; bilip de uymamak, uygulamamak daha da ayıptır.
Meşhur kıssadır: Eski Yunan’da ünlü hatiplerden Çiçero hitabet sanatı üzerine ücret karşılığında dersler veriyormuş. Ona başvuranlar ders ücreti olarak beş altın ödüyorlarmış. Çiçero kendisine gelen birinden on altın ödemesini istemiş. Adam itiraz etmiş
Herkesten beş altın alıyorsunuz, benden niçin on altın talep ediyorsunuz, diye sormuş.
Çiçero’nun cevabı hepimizin kulağına küpe olacak değerdedir:
Sana önce susmasını öğreteceğim, demiş, çünkü susmasını bilmeyenler, konuşmada başarılı olamazlar.
Akıl süsü dil, dil süsü sözdür.
İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür.
İnsan sözünü dili ile söyler;
Sözü iyi olursa, yüzü parlar.
diyor Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig adlı ünlü eserinde. Bundan hareket edersek sözü iyi olmayanın da yüzünün kararacağı açıktır.
Ve günümüzde nice örneklerde görüyoruz ki yerli yersiz konuşmalar pek çok insanı yerinden, görevinden, makamından alaşağı edebiliyor. Fakat ondan sonra her şey için çok geç oluyor.
Ölçülü konuşmak, hazırlıklı konuşmak, güzel ve etkili konuşmak ne kadar güzel bir haslettir. Belagat (etkili ve güzel konuşma) üzerine yazılan kitaplarda en başta şöyle deniyor: “Neyi, nerede, ne zaman, kime, nasıl söyleyeceğini bilen bir kişinin güzel konuşmayla ilgili önemli bir problemi yok demektir.”
Ne demiştik efendim? “Dilim seni dilim dilim dileyim.” Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra dili dilim dilim dilmenin kime ne yararı var?