Hayatın her alanında, "tuz da koktu" dedirten bozulma, yozlaşma, çürümüşlük görüntüleri hakim. Pis kokudan geçilmiyor.
Son günlerde iki konu gündemin baş sıralarında. 1. Malum futbolcuların bankacı bir kadına-daha çok faiz alabilmek için- kaptırdıkları milyon dolarlar. Televizyonlar" Terim Fonu"diye veriyorlar. 2. Polat çifti ve şürekasıyla "sosyal medya fenomeni" diye adlandırıla şebek takımının kirli/kara para trafikleri.
Ekonomi (üretim, ticaret, ihracat, ithalat, tüketim) belli kurallara, kanunlara uygun işlemiyorsa, gereği gibi denetlenmiyorsa haksız kazancın önüne geçilemez. Bir ülkede kayıt dışılık bu denli yaygınsa, düzenli, sağlıklı bir ekonomiden söz edilemez.
Kolay kazanmak, haksız kazanç, hep kazanmak, çok kazanmak iştiyakı kanun, kural ve ahlakla denetlenmezse olacağı budur.
Yolsuzluğun bu kadar yaygınlaştığı, rüşvet ve torpilin sıradanlaştığı bir ülke iflah olur mu?
Gelir dağılımı bozuldukça bozulmuş. Ülkenin milli gelirinin yüzde seksenini bir avuç mutlu azınlık alırken, yüzde seksenlik bir geniş kesim yüzde yirmilik bir milli gelirle yetinmek zorunda.
Bir yanda 7500 lira ile geçinmek zorunda kalan emeklilere asgari ücretle yaşamaya çalışan çaresiz kitleler.... Öte yanda emeksiz, zahmetsiz milyonları götürenler... Ayrıca bir maaşla yetinmeyip, üç- beş yerden (huzur hakkı, yönetim kurulu üyeliği ücreti alanlar vs.)maaş alan ve doymayan arsızlar...
Market, pazar ateş pahası, el yakıyor. Akaryakıt, elektrik, doğalgaz fiyatları kışın şiddetini artırdığı şu günlerde insanları korkutuyor.
İnsanları yüzü gülmüyor, "bir dokun bin ah işit" misali vatandaş kan ağlıyor. Eğitim sistemi iflas etmiş, ahlak dibe vurmuş. Güvenlik, asayiş konuları çok problemli. Uyuşturucu, bağımlılık gençlerimizi ve çocuklarımızı tehdit eden en büyük tehlike haline gelmiş.
Bütün bunlar niye oldu, nasıl oldu? Hep sonuçları konuşuyoruz. Sebepler irfelenmiyor. Çözüm yolları tartışılmıyor. Durumun sorumlusu/sorumluları kimler? Bunlar niye konuşulmuyor? Türkiye bu hale kendiliğinden mi geldi?
Türkiye'yi yirmi yılı aşkın bir süredir yönetenlerin sorumlulukları yok mu? Topluma bir açıklama yapmak, hesap vermek siyasi sorumluluğun gereği değil midir?
Biz ne dersek diyelim, bütün yanlış politika ve uygulamaların cezasını halk çekiyor. Bütün sıkıntıları halk yaşasın, reva mıdır?
Doğruya doğru, yanlışa yanlış deme erdemliliği gösterilmezse, partizanlık din yerini alırsa bir şeylerin düzelmesini beklemek hayaldir.
Unutmamak gerekir ki" koku bastırık tutmaz". Üzerini ne kadar bastırırsanız bastırın kokuyu önleyemezsiniz.
Her yerden pis kokular geliyor.