Avrupa Futbol Şampiyonası geçen ay Almanya'da gerçekleştirildi. Burada milli futbolcumuz Merih Demiral atmış olduğu bir gol sonrasında iki eliyle bozkurt işareti yaparak seyircilerimizi selamladı. Bunun üzerine UEFA milli futbolcumuza iki maç ceza verdi. Bu gelişme içte ve dışta geniş yankı buldu. Günlerce süren bir "bozkurt" tartışması yaşandı. Milli heyecanı yüksek vatandaşlarımızı coşturan bu olay bazı kişileri de rahatsız etti.
Söz konusu olan bozkurt olunca ister istemez bu tartışma milli önderimiz Atatürk'e kadar uzandı. Çok şey söylendi, yazıldı.
Bu konudaki değerlendirmemi siz okurlarımla paylaşmak için ortalığın biraz durulmasını bekledim.
Hemen şunu belirtmeliyim ki, başta Ergenekon ve Bozkurt destanları olmak üzere destanlarımızda ve efsanelerimizde "Bozkurt" un milli bir sembol olarak ortaya çıktığı konusunda hiç bir kuşku yoktur. Bunun için yazıyı uzatmamak adına bu konuda başka bir şey söylemeyeceğim. Ancak Atatürk ve Bozkurt ilişkisi konusundaki görüş ve değerlendirmemi de sizinle paylaşmak istiyorum.
Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim: Bozkurt niçin Türklerin milli sembolüdür, bunu nasıl anlamak gerekir? şeklinde özetlenebilecek bir yazıyı uzun bir süredir yazmak istiyorum ve bu hakkım saklıdır.
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasını takiben yurdumuzun galip devletlerince işgal edildiği aşikârdır. Özellikle 1921 yılında Yunan kuvvetleri Ankara yakınlarına kadar ilerleyip bir ölüm - kalım savaşı olan Sakarya Savaşı günlerinde Emperyalist güçler Türkleri Anadolu'dan sileceklerine iyice inanmışlardı. M. Kemal önderliğinde Sakarya Savaşı'ndan galip çıkmamız ve sonrasındaki gelişmeler, Türk tarihini bilen herkes Ergenekon Destanı ve Bozkurt imajını da hatırlamıştı. Aynen destandaki gibi, Türkleri yok olmaktan kurtaran, onların önüne düşen Başkomutan Mustafa Kemal'di. Bugünlerde başlayarak, Cumhuriyetin kurulması ve sonraki yıllarda Atatürk: Bozkurt imajı iyice pekişti.
Atatürk'ün sağlığında yazılan ilk Atatürk biyografisi olan, İngiliz istihbarat yüzbaşısı olan H.C. Armstrong tarafından yazılan kitabın adı BOZKURT'tur.
Atatürk'ün sağlığında paraların ve pulların üzerine bozkurt resminin konulmadı hepimizin bildiği bir gerçektir.
Türkiye Cumhuriyeti devlet armasına Atatürk 'ün emriyle bozkurt konulmuştur.
Yaklaşık bir yıllık bir hazırlıktan sonra 12 Kasım 1924 tarihinde Atatürk 'ün başkanlığında Bakanlar Kurulunun 1111 numaralı kararı ile İstanbul Darülfünun Edebiyat şubesine bağlı olarak Türkiyat Enstitüsü kurulur.
Ord.Prof.Dr. Fuat Köprülü, Atatürk'e Türkiyat Enstitüsü 'nün ambleminin nasıl olması gerektiğini sorduğunda Atatürk:
"Fuat Bey! Karlı Tanrı Dağları'nın önünde elinde meşale tutan bir BOZKURT olsun, bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti 'nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon'dan çıkmamızfa kılavuz olan BOZKURT Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin" demiştir.
Kuvayı Milliye Destanı'nda Nazım Hikmet, Atatürk'ü şöyle anlatır:
"İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak, Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
Sarışın bir kurda benziyordu ve mavi gözleri çakmak çakmaktı."
Sağlığında İbrahim Çallı'ya "Türklerin Ergenekon'dan Çıkış Tablosu"nu yaptıran Atatürk'tür.
Yine Atatürk döneminde Kahramanmaraş kalesine bayrak tutan bozkurt heykeli yaptırılmıştır.
Atatürk döneminde CHP'nin ambleminde bozkurt vardır.
Cumhuriyetimizin Onuncu Yılı kutlamaları için bozkurtlu bir afiş yaptırılmıştır.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bunlarla ilgili fotoğraflar yazımızın ekindedir.